Bel ve kalça bölgesindeki yağlar kalp krizine neden oluyor

Bel ve kalça bölgesindeki yağlar kalp krizine neden oluyor

Hekimler; her seferinde sıhhatli yaşamanın ve beslenmenin ehemmiyetine vurgu yapıyor. Bazısı sıhhatli hayatına bir biçimde devam ederken, bazısı da sıhhatli beslenmesine uymayarak hayatına devam ediyor.

Bel etrafı ve kalça bölgesindeki kilolar kalp krizi tehlikesini artırıyor

Sıhhatli gıdalar harcamayan bireylerin kilo alımı da doğru orantıda süratleniyor. Özellikle belçevresi ve kalça bölgesinde alınan kilolar, kalp krizi tehlikesini artırıyor. İngiltere, İskoçya ve Galler’de 40 ve 69 yaşlarında 479 bin şahıs üzerinde bir araşırma yapıldı. Oxford Üniversitesi’nden Sanne Peters, “Bel ve kalça bölgelerinde yağlanma yaşayan bayanların, elma tipi bedene sahip bir erkekten daha fazla kalp krizi tehlikesine sahip olduğu ortaya çıktı.” diye konuştu.

Beden kitle endeksi de ehemmiyetli

Obezite ve yağlanma genellikle kalp kriziyle ilişkilendiriliyor. Hekimler kalp krizini yasaklamak için beden kitle endeksinin ehemmiyetine de vurgu yapıyor. Beden kitle endeksi 18.5 ve 24.9 arasında olanlar sıhhatli kilolarında olurken, 25’ten 29.9 olanlar kilolu, 30 ve üzeri de olursa obez, 40 ve daha da yukarıyası morbid obezite olarak idrak ediliyor. Bu surattan beden kitle endeksi büyük ehemmiyet taşıyor.

Çocuğunuz sizi fıtık etmesin

Çocuğunuz sizi fıtık etmesin

Beden ağırlığının yüzde 15’inden fazla ağırlık kaldıranların bel ve boyun fıtığı tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Uzman Hekim Ali Şahabettinoğlu, çocukların uzun zaman kucakta taşınmaması gerektiğine de dikkat çekti.

Uzman Hekim Ali Şahabettinoğlu, bel ve boyun fıtıklarının günümüz koşullarında daha çok karşılaşıldığını ifade ederek, hareketsiz yaşamak, iş yaşamı gereği daha çok oturmak zorunda kalmak, çoğalan bunalım, psikososyal etkenler ve obezite kaynaklı fıtıklara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Duruş bozuklukları ve işe bağlı pozisyon yanılgılarının neden olduğu bel ve boyun fıtıklarının yanı gizeme konut hanımları ve çocuklu bayanların da büyük tehlike altında olduğunu belirten Şahabettinoğlu, çocukların uzun zaman kucakta taşınmasının potansiyel risk olduğunu söyledi.

Şahabettinoğlu, “Bayanların çocuklarını, uzun zaman veya yanlış biçimde kucaklarında taşımaları, bel ve boyunlarına afaki yük binmesine neden oluyor. Bu da fıtık için potansiyel risk teşkil ediyor. Kucakta çocuk taşımanın yanı gizeme, alışveriş çantalarını ağırlık korumaksızın tek taraflı taşımak da tehlikeli. Toplam beden ağırlığının yüzde 15’inden fazla ağırlık kaldırmak bel ve boyun fıtığına davetiye çıkarmak anlamına geliyor” dedi.

12 kilodan ağır çocukları taşımayın

Bel ve boyun fıtıklarının yüzde 98 99’unun operasyonsuz rehabilitasyonunun olası olduğunu ifade eden Şahabettinoğlu, yalnızca yüzde 1-2 hastada da operasyon gerekebileceğini söyledi. Bel ve boyunfıtıklarında başta manipülasyon, başka bir deyişle elle rehabilitasyon olmak üzere fizik rehabilitasyonların galibiyetli olduğunu ifade eden Şahabettinoğlu, “Hafif olaylarda 2-3, ileri olaylarda 8-10 seans rehabilitasyon gerekiyor. Fıtık her ne kadar rehabilitasyon edilebilen bir gidişat olsa da, alınabilecek temkinlerle potansiyel riskin önüne geçmek atılacak ilk adım olmalı. Çocuklar 10-12 kilonun üzerinde ise olası olduğunca kucakta taşımamak, zoraki kalınırsa taşımanın süresi 1-2 dakikayı geçmemesi gerekmektedir. Alışveriş çantalarının 2-3 kilo ağırlığın üstünde olması gidişatında ise taşımamak veya ağırlığı iki kola denk ölçüde yayarak taşımak gerekiyor” diye konuştu.

Operasyon gerekebilir

Kilosu 60 olan bir bayan, 9 kgın üstünde yük kaldırdığında ve taşıma süresi uzadığında hem bel, hem de boyun fıtığı olmaya aday olduğunu ifade eden Şahabettinoğlu, “Taşınan yük ilk etapta yakınmaya yol açmasa dahi, zaman çoğaldıkça yükün ağırlaşmasıyla birey farkında olmadan boyun fıtığı için taban hazırlar. Boyun fıtığında da el ve kollarda ilerleyen efor kaybı varsa ya da sızı ve anlaşmaları operasyonsuz rehabilitasyonlara 2-3 ay yanıt vermemiş ise operasyon gerekir. Yalnızca bel ve boyun sızısı veya kol-bacak anlaşması olan hastalarda yüzde 98 galibiyet operasyonsuz olarak fıtıklar rehabilitasyon edilebilir” dedi.

Bel fıtığı ile alakalı doğru öğrenilen yanlışlar

Bel fıtığı ile alakalı doğru öğrenilen yanlışlar

Cemiyette sık görülen bir sıhhat meseleyi olan bel fıtığı, her 10 şahıstan sekizinde görülüyor. Her sızının bel fıtığı olmadığına dikkat sürükleyen Liv Hospital Fizik Rehabilitasyon ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Hilal Yıldız, “Bel adalelerinin gerginliği, omurga kemiklerini bağlayan bağlardaki zorlanmalar, omurgada kaymalar bel sızılarına neden oluyor. Bu sebeple herkes bel fıtığı olma tehlikeyi taşıyor” dedi. Uzm. Dr. Hilal Yıldız bel fıtığı ile alakalı doğru öğrenilen yanlışlara dikkat çekti.

Bel fıtığı ağır kaldıranlarda olur: Yanlış

Ağır kaldırmak bir tehlike etkenidir. Zira ağır olan bir cismi hakimiyetsiz kaldırdığınız zaman bel omurgasının muhakkak yerlerinde tazyik çoğalışı olur. Bu da diskin içindeki çekirdeğin yer değiştirmesi ve tazyike direnemeyip dışarı çıkmasına yol açar. Fakat bel fıtığı kesintisiz oturan fertlerde de görülebilir.

Bel fıtığı olanlar sert yerde uyumalıdır: Yanlış

Hakikatinde çok sert taban, omurga için rahatsız edici olabilir. Yarı sert ortopedik bir yatak bel fıtığı rahatsızlığı olan şahıslar için çok daha ideal. Ancak sızılı yarıyılda, özellikle yatış pozisyonuna dikkat etmek gerekiyor.

Bel fıtığı operasyonundan sonra kesintisiz korse takılmalıdır: Yanlış

Korse bel adalelerinin vazifesini aldığı için zayıflatıyor. İdeal olansa bel adalelerinin eforlu olmasıdır. Ancak adale sızısının yoğun olduğu yarıyıllarda, uzun saatler ayakta kalma, yolculuk gibi gidişatlarda iki haftayı geçmeyecek biçimde korse takılabilir.

Tuvalet lüzumu dışında kalkmadan kesin yatak istirahati gerekir: Yanlış

Hasta neredeyse operasyondan hemen sonra dahi ayağa kaldırılıyor. Operasyondan sonraki bir ay içinde, fazla bel hareketi yapmak, öne-arkaya eğilmek, dönmek ve uzun vakit oturmak önerilmiyor. Yavaş yavaş hareket ve egzersizler başlar. Hasta kısa zamanda günlük hayata dönebilir.

Bel fıtığı operasyonunda felç kalma tehlikeyi yüksek: Yanlış

Günümüzde farklı operasyon usulleri var artık. Felç kalma gibi vaziyetlere çok az şahit oluyoruz. Operasyon noktasına gelen şahsın rahatlıkla operasyon olması öneriliyor. Ehemmiyetli olan hasta için operasyon lüzumluluğunun titizlikle değerlendirilmesidir.

Spor bel fıtığını önlüyor: Yanlış

Bel fıtığının nedenlerinden biri de uzun vakit oturmak ve hareketsiz kalmak. Beden ağırlığı alt kısımdaki sekmenlere biniyor ve disk, olması gerektiğinden daha fazla yük taşıyor. Adalelerin eforlu olması için hareket koşul. Kumpaslı yapılan yüzme, pilates ve yoga gibi sporlar, tam adaleleri denk çalıştırarak kuvvetlendiriyor. Bu da bel fıtığını büyük miktarda yasaklıyor.

Bel sızısının sebepleri nelerdir

Bel sızısının sebepleri nelerdir

Bel sızısı, cemiyette en sık görülen ve en sık iş eforu kaybına neden olan sıhhat meselelerinden biridir. Her iki bireyden biri yaşamında en az bir kere ciddi bel sızısı hamleyi geçiriyor. Erişkinlerde ani bir zorlanma ile başlayan bel sızıları sıklıkla birkaç hafta içerisinde kolay rehabilitasyonlarla iyileşiyor ancak yeniden sıklıkla, uygun rehabilitasyon ve önleyici ihtiyatlar alınmazsa yineliyor.

Cemiyette her bel sızısının sebebinin genellikle fıtık olduğuna dair yanlış bir inanış hâkim. Özel Bayındır Kavaklıdere Sağlık Kurumu Fizik Rehabilitasyon ve Rehabilitasyon Kısım Başkanı Prof. Dr. Mahmut Nafiz Akman, bel sızılarını, sebeplerini ve tetikleyen etkenleri anlatıyor.

Fıtık harici bir hayli rahatsızlık bel sızısına neden olabiliyor

Cemiyette yaygın olan inanışın aksine asıl bel fıtığı, bel sızılarının yalnızca ufak bir oranını oluşturuyor. Bunların da çok az bir kısmı cerrahi rehabilitasyon gerektiriyor.

Fıtık harici bel sızısı sebepleri arasında; bele ani yüklenme neticeyi zorlanma, cılız bel-karın adaleleri, obezite, makûs duruş postür, belde kireçlenme, bel kayması, omurilik kanalı daralması, omurganın iltihabi romatizmaları, kemik erimesi, omurlarda çökme kırıkları, bel omurlarının urları, verem/bruelloz gibi enfeksiyonlar ve başta böbrekler olmak üzere iç uzuvlardan kaynaklanan sızıların yansıması sayabiliriz. Natürel kipsikolojik sebepleri ve ikincil hasılatları da göz arkasını etmemek gerekiyor.

Ani başlayan bel sızıları sıklıkla ağır bir cismi kaldırma, ters bir hareket yapma, düşme,ani-şiddetli hapşırık gibi bele yüklenme sonrası görülüyor. Bel etrafı adaleler ve bağlarda ani gerilme ve mikroskopik seviyede kopmaların olduğu bu vaziyette sızı yalnızca bele vuruyor veya hafifçe kalçalar üzerine dağılıyor. Belden başlayıp kalçadan bacağın arda ve ayağa dek uzanan sızılarda ise bel fıtığına bağlı asap kökü baskısı olduğu düşünülmeli. Birliktesi anlaşma, güç kaybı, öksürme-ıkınmayla sızı çoğalışı varsa bu tanıyı destekliyor. Geceleri çoğalan sızılar varlığında ise öncelikle kemik urlarından kuşku edilmeli. Ateş, bol gece terlemesi, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi bulgular daha çok Tuberküloz ve Bruselloz gibi enfeksiyonların varlığına işaret ediyor. İstirahat sonrası ve sabahları çoğalan sızı ve hareket güçlüğü ise başta ankilozan spondilit olmak üzere omurganın iltihabi romatizmalarını akla getiriyor.

Bel sızılarını tetikleyen etkenler

Mekanik iltihabi veya tümöral kaynaklı olmayan bel sızısı istikametinden bazı bireyler daha fazla tehlike taşıyor. Bu bireyleri; iş gereği ağır kaldıranlar ya da hareketsiz iş ve hayat kumpası olanlar, uzun süreli vasıta kullananlar, fazla kilolular, cılız bel ve karın adaleleri olanlar, uygun olmayan yatakta uyuyanlar, hamileler, bunalım ya da yoğun stres yaşayanlar olarak sıralayabiliriz.

Sistite karşı alınacak 8 gözetici tedbir

Sistite karşı alınacak 8 gözetici tedbir

Sistit, hayat konforunu düşüren en ehemmiyetli sıhhat meseleleri arasında yer alıyor. İdrar yolu enfeksiyonu olarak da öğrenilen gidişat sıklıkla yinelediğinde, bazen ciddi hastalıkların da habercisi olabiliyor. Sistitten korunmak için lüzumlu temkinleri almanın yanı gizeme hastanın rehabilitasyonunun da doğru tasarlanması büyük ehemmiyet taşıyor.

Sistit yaradılışında etrafsal etmenler tesirli

Sistit, böbreklerdeki kanın arınılmasından sonra atıkları kapsayan idrarın, bir ambar vazifeyi gören idrar torbasında bir araya gelmesi neticesinde, mesanede alana getirdiği zarardır. Sıklıkla enfeksiyonlara bağlı büyüyen cerahatle ortaya çıkar. Bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonları, cinsel yolla bulaşan hastalıklar sistite neden olabilmektedir. Dolaysız olarak tesiri bulunmasa da tatil yarıyılında havuza, denize girmek, soğukta kalmak, uzun zaman ıslak mayo ile kalmak da sistitin oluşması için basitleştirici etmenlerdir.

Eksik akışkan alımı sistit bulguları verebilir

Hasarlı bakterilerin idrar yolundan mesaneye erişmesi ile ortaya çıkan enfeksiyon, sistitin bazı bulgularını ortaya çıkarır. Bunlar sıklıkla, idrarda yanma ve sık idrara çıkma gibi meselelerdir. Bu şikayetler en sık görülen sistit bulguları olsa da her zaman sistit göstergesi değildir. Fazla akışkan, çay, kahve olağanda da sık sık idrara çıkma görülebilir. Bunun dışında az su içmeye veya fazla terlemeye bağlı olarak da idrar ölçüyü eksilir ve rengi koyulaşır. Bunun neticesinde idrar yapma sırasında yanma, sık idrara gitme olabilir. Şikayetler hayat konforunu negatif etkilemiyorsa, öncelikle alınan akışkan ölçüsünü artırmak yeterli olabilir.

Yılda üçten fazla oluyorsa…

İlk 24 saat içinde idrar yaparken yanma ve sık çıkma gibi şikayetlerin tamamen geçmediği ya da idrar yaparken zorlanma, idrarın kanlı gelmesi, kasık ve bel sızısı, akıntı, idrar yakalayamama, ateşlenme, halsizlik gibi şikayetlerin ilave edildiği vaziyetler idrar yollarında ciddi bir enfeksiyona işaret edebilir. Bu gidişatta kesinlikle bir uzmana müracaat etilmelidir. Yetişkin bir bayanda sistit bir sene içerisinde 3 kere ve daha sık oluyorsa, altta uyuyan başka sebeplerin de incelenmesi gerekir.

Antibiyotik tetikleyici neden

Sistit tanısı kolay bir idrar incelemeyi ile konulabilir. Ancak özellikle sık yineleyen sistitlerde, mikrobun türünün tespit etilebilmesi ve buna uygun antibiyotiğin seçilebilmesi için idrar kültürü yapılması ehemmiyetlidir. Sistit rehabilitasyonunda hakimiyetsiz antibiyotik kullanılması, hem ilacın yan tesirlerine, hem de bakterilerde mukavemet gelişimine ve kronikleşen enfeksiyonlara yol açabilir. Karmaşık olan idrar yolları enfeksiyonlarında ise daha uzun süreli rehabilitasyon, yalnızca enfeksiyonu ortadan kaldırmak için değil aynı zamanda altta uyuyan sebebi de tanımlamak için lüzumludur.

Sistitten korunmak için altın kaideler

– Bol ölçüde akışkan harcayın

– Hijyen kaidelerine dikkat edin

– Pamuklu çamaşır kullanın, genital bölgenin kuru kalmasını sağlayın

– Tuvalet pakliğini suyla ya da tuvalet kağıdıyla önden arkaya doğru yapın

– Özel solüsyon ve sabun gibi arınıcılar kullanmayın

– C vitamini kullanın. C vitamini idrarla atılırken idrarın asitliğini de artırır. Asit, civar bakterilerin yerleşmesini ve üremesini güçleştirir. Bu gidişat rehabilitasyonun faalliğini artırabilir ve kısmen de olsa korunma sağlayabilir.

– Kızılcık suyu hem yüksek C-vitamini içeriği olan hem de mesane içerisinde gözetici bir film katmanı oluşturduğu için rehabilitasyonu dayanaklar.

– Harcanan yiyeceklerde, yiyeceklerin bozulmasını önleyici katkı maddelerinin bulunmamasına itina gösterin

Her sızıyı fıtık sanmayın

Her sızıyı fıtık sanmayın

Prof. Erdoğan, “Yeniden sanıldığı gibi her bel fıtığı operasyonla rehabilitasyon edilmiyor. Bel fıtığı teşhisi konulan hastaların yalnızca yüzde 5 ila yüzde 10’luk dilimi operasyon ile rehabilitasyon ediliyor. Kalan yüzde 90’da cerrahi müdahale dışında, farklı rehabilitasyon usulleri uygulanıyor” dedi.

Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Kurumu Beyin ve Asap Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Azası Prof. Dr. Bülent Erdoğan, bel sızısının cemiyette en sık görülen sızılardan biri olduğuna işaret ederek, “Sık görülmesinin sebebi bir hayli hastalığın bulgusu olarak ortaya çıkmasıdır. Bel fıtığı, bel sızısına neden olan hastalıklardan yalnızca bir tanesidir. Ulus arasında bel yakalanması olarak nitelendirilen adale-iskelet orijinli sızılar, en sık görülen bel sızısı sebebidir. Bunun dışında, omurga ve omurilik urları, enfeksiyonlar, iltihabi romatizmal hastalıklar, ulus arasında kireçlenme, kemik erimesi denilen rahatsızlıklar da bel sızısına neden olabilir. Ayrıca, omurga dışı nedenler; misalin böbrek rahatsızlıkları, bayan hastalıkları, hatta mide-barsak ve pankreas hastalıkları da ciddi bel sızılarına neden olmaktadır” diye ifade etti.

Her sızı bel fıtığı değildir

Prof. Erdoğan, bel sızısının nedenleri, bel fıtığı tanı ve rehabilitasyon usullerine ait söylemelerde bulundu. Cemiyette her bel sızısının, bel fıtığından kaynaklandığı güzergahında yanlış bir likeni olduğunu hatırlattı.

Erdoğan, şunları ifade etti: “Her bel sızısı bel fıtığı demek değildir. Bel fıtığı tipik olarak bel sızısı, bacak sızısı, bacaklarda güç ve his kaybı, daha ağır olaylarda idrar-gaita kaçırma gibi işlev bozukluklarına yol açabilir. Teknolojinin büyümesiyle bel fıtığı teşhisi artık rahatlıkla konulabiliyor. Yeniden sanıldığı gibi her bel fıtığı operasyonla rehabilitasyon edilmiyor. Bel fıtığı teşhisi konulan hastaların yalnızca yüzde 5 ila yüzde 10’luk dilimi operasyon ile rehabilitasyon ediliyor. Kalan yüzde 90’da cerrahi müdahale dışında, farklı rehabilitasyon usulleri uygulanıyor.”

“Hemen nebatlara sarılmayın”

Prof. Bülent Erdoğan, bel fıtığının rehabilitasyonunda, mikrocerrahi rehabilitasyon, fizik rehabilitasyon, elle rehabilitasyon, akupunktur gibi farklı usullerin bulunduğuna da dikkat çekti.

Erdoğan, şöyle devam etti: “Burada ehemmiyetli olan husus şu; bel fıtığı dışında bel sızısına neden olan çok ciddi bir hayli hastalık vardır. Şayet bel sızısının sebebi ur ya da enfeksiyon gibi bel fıtığı dışında başka bir hastalık ise tanı ve rehabilitasyonda gecikme veya yanlış rehabilitasyon usulleri, hastalarda ileride belki de karşılaması muhtemel olmayan kasvetlere yol açabilir. Bu sebeple bel sızısı olan hastalar kesinlikle işin uzmanlarına görünsünler ve bel sürükletme gibi ilkel usullere müracaat etmesinler. Aksi takdirde rehabilitasyonu kolay olan bir hastalık içinden çıkılamaz bir hale gelebilir. Günümüzde teknolojinin de büyümesiyle bel fıtığı korkulan bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Biz de sağlık kurumumuzda uygun olaylarda mikrocerrahi denilen bir usulle hastalarımızı zaferle rehabilitasyon ediyoruz.”

Göbek yağlanması kalp hastalıklarını tetikliyor

Göbek yağlanması kalp hastalıklarını tetikliyor

Fazla kilolu olmasanız da göbek ve bel bölgesindeki yağlar sizin için öldürücü olabilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 15 bin şahıs üzerinde yapılan çalışmada bu neticeye varıldı. Çalışmada, banal kiloda olan ancak göbek ve bel bölgesinde yağlanma olanların kalp hastalığı tehlikesinin daha yüksek olduğu tanımlandı. Bu tip insanların kalp hastalıklarından vefat tehlikeyi,obez olup da kiloları kalça ve bacaklarında bir araya gelenlerden “yüzde 32” daha fazla. Uzmanlar, bundan yola çıkarak, “Ne kadar kilolu olduğunuzdan ziyade, bu kiloların nerede bir araya geldiği ehemmiyetli” dedi.

İç uzuvların yağlanmasına neden oluyor

Erkeklerde bel etrafı 102 santimetreden, bayanlardaysa 88 santimetreden fazla olması halinde tehlike çoğalıyor. Bel etrafındaki kilolar, iç uzuvların yağlanmasına yol açıyor ve kalp hastalıkları tehlikesinin yanı gizeme kan şekeri ve kandaki yağ seviyesini gösteren trigliseridi de yükseltiyor. İnsanların beden yapısında genetik etmenlerin tesirli olduğunu vurgulayan uzmanlar, kalori yakmak için en sıhhatli alternatifin sıhhatli beslenme ve fiziksel egzersiz olduğunu anımsatıyor.

Sızı kesiciler fıtık ediyor

Sızı kesiciler fıtık ediyor

Günümüzde her üç şahıstan biri kronik olarak boyun ve bel sızısı şikâyeti yaşıyor. Özellikle uzun saatler süresince masa başında hareket kısıtlılığı içinde çalışan, egzersiz ve spor yapmaya süreyi olmayan ve fastfood stili beslenmeye ağırlık verenler bu şikayetleri yaşayanlar arasında ilk sırayı alıyor. Yapılan yeni araştırmalara göre bel ve boyun sızılarını geçici olarak dindirmek için alınan sızı kesicilerin dokuların iyileşmesini yavaşlatarak uzun vadede bel ve boyun fıtığı yaradılışını tetiklediği söylendi.

Fıtık yaradılışı nasıl asıllaşıyor

Bel ve boyun sızıları fıtık yaradılışının sinyallerinin verildiği ilk düzeyi oluşturuyor. Bu yarıyılda sık ve yüksek dozda kullanılan sızı kesicilerin, omurgayı saran bağların zayıflamasına neden olarak fıtık yaradılışını süratlendirdiğini belirten Türkiye Proloterapi ve Sızı Muayenehaneyi Direktörü Uzm. Dr. İlker Solmaz, “Boyun ve bel bölgesini saran bağların zayıflaması neticeyi omurgalar üzerindeki baskı çoğalır ve omurgalar arasında bulunan disk dokusu dışarı kayarak fıtık yaradılışı reelleşir” dedi.

Bel ve boyunda sızı şikayetlerinde yaşanmaya başladığı sızı şiddetinin düşük olduğu yarıyılda sızı kesiciler ile çözüm aramak yerine sızının kaynağının tespit edilerek nedenlere müteveccih rehabilitasyonun uygulanması gerektiğine dikkat sürükleyen Dr. Solmaz, sızıya neden olan zararlı bölgenin beden tarafından iyileştirilmesini sağlayan ve bugün dünyadaki en tesirli doku onarıcı rehabilitasyon olan enjeksiyon uygulaması Proloterapi ile kalıcı iyileşme sağlandığı bilgisini verdi.

Dr. Solmaz, “Sızılar, bedenimizin bizimle konuşma biçimidir ve bize hastalığın gelişine dair sinyaller verir. Şuursuzca kullanılan sızı kesiciler bir hayli hastalığın belirtilerini geçici olarak yok edip, uzun vadede geri dönüşü olmayan rahatsızlıklara taban hazırlayabilir. Özellikle bel ve boyun sızılarında çok sık müracaat etilen sızı kesiciler fıtık yaradılışına taban hazırlamakla beraber bir hayli uzva da hasar vererek, mide, böbrek ve karaciğerde geri dönüşü olmayan tahribatlar yaratmaktadır” dedi.

Uzm. Dr. İlker Solmaz, bilimsel araştırmalar ve hasta istatistiklerinde sık ve yüksek dozda sızı kesici kullanan hastalarda fıtık yaradılışının daha yüksek olduğunun kollandığı bilgisini verdi.

Dr. Solmaz, yapılan araştırmalara göre; bağların iyileşmesinde çok ehemmiyetli role sahip olan enzimlerin zararlı bölgelere iletilmesini yasaklayarak, bağlara daha fazla hasar verip, bütün iyileşmeyi imkânsız kıldığı ve sızıyı dindirme tesiriyle hastaların rahatsızlıklarını erken yarıyılda fark etmelerini önlediği bilgisini verdi.

Proloterapi nasıl uygulanıyor

Bel ve boynu saran zarar görmüş bağların ve de kıkırdak dokunun onarılmasını sağlayan enjeksiyon uygulaması Proloterapi hakkında da söylemelerde bulunan Dr. Solmaz, “Proloterapi usulü dünyada 1930 senesinden günümüze uygulanan, bedenin kendi kendini iyileştirme mekanizmasını harekete geçiren bir enjeksiyon uygulamasıdır. Bel ve boyun fıtığına neden olan zararlı bölge içine, içinde şeker bulunan serum enjekte edilerek bu bölgede mikropsuz cerahat oluşturulur. Mikropsuz cerahat, bağışıklık sisteminin zararlı bölgeye yönelmesini sağlayan bir uyaran kalitesindedir. Beden, irini yok etmek için iyileştirme mekanizmasını devreye sokarak zararlı bölge üzerinde kan akışını artırır ve iyileştirici hücrelerin bu bölgeye gelmesi sağlanır. Cerahat, beden tarafından yok edilirken zararlı bölgenin de süratle onarılıp, yenilenmesi sağlanır. Bu usulle hastalar, ilaç ya da operasyona gerek kalmadan; omurga, adale ve iskelet sistemi kaynaklı kronik sızılarından kalıcı olarak kurtulmaktadır” söylemesinde bulundu.

Baş dönmesini iyileştiren manevra

Baş dönmesini iyileştiren manevra

Baş dönmesi akla tansiyon veya başka nörolojik hastalıkları getirir. Vertigo denilen asıl baş dönmesi, şahsın çevresindeki eşyaların dönmesi ya da şahsın kendisini eşyalar çevresinde dönüyormuş gibi sezmesidir. Bu bütün anlamıyla bir dönme sanrıyı başka bir deyişle yanılsamasıdır. Cemiyette baş dönmesi olarak yakınılan duygu her zaman vertigo olmayıp, denge bozukluğu da olabilir. Denge bozukluğu pek çok nedene bağlı olabilirken vertigo genellikle hastayı çok huzursuz eder, hatta uykudan dahi uyandırabilir. Medical Park Gaziosmanpaşa Sağlık Kurumu Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Murat Haluk Özkul, hastalıkla alakalı şunları anlattı;

baş dönmesi

51-57 yaş aralığında görülüyor

Cemiyette en sık tesadüfülen vertigo nedeni ‘kristallerin kayması ya da yer değiştirmesi’ diye öğrenilen bir iç kulak hastalığıdır. Ülkemizde her sene vasati 1 milyon ortamında yeni hasta bu hastalığa tutulmaktadır. Bayanların yüzde 3,2’si, erkeklerin ise yüzde 1,6’sı yaşamları süresince bu hastalığa tutulma tehlikesine sahiptir. Bayanlar erkeklere göre yüzde 64 daha fazla bu tip baş dönmesi yaşarlar. Yaşla beraber görülme sıklığı da çoğalır. Vasati 51-57 yaş aralığında daha sık görülür. 35 yaş altında neredeyse hiç görülmez. İç kulak nedenli baş dönmelerinin yarısı bu tip kristallerin yer değiştirmesine bağlıdır. 5 sene içinde yineleme ihtimali yüzde 50’dir. Hastaların yarısı baş dönmesi hücumları arasında balanssızlık yaşarlar. Hamlelerin büyük çoğunluğu dönme sanrıyı başka bir deyişle asıl vertigo biçiminde olurken yüzde 14’lük bir hasta gurubu sadece balanssızlık tanım eder. Neredeyse tam hastalar saldırılarını yatakta yaşadıklarını söyler.

baş dönmesi

Tanı düzeyi çok ehemmiyetli

Vertigo ve denge mevzusunda uzmanlaşmış muayenehanelerde iç kulak kristallerinin yer değiştirmesine bağlı baş dönmeleri detaylı bir öykü ve denge testlerinden sonra anlaşılır. Lüzumlu hastalara beyin MR görüntülemesi yapılabilirse de ek bulguların olması gidişatında hastalığın tanınmasından çok ayırıcı tanısında faydayı olur. Hastanın hangi baş pozisyonunda vertigo hamleyi geçirdiği tespit etilir. Bu hücum, test sırasında hastanın şiddetli baş dönmesi yakınması yanında bulantı ve hatta kusma dahi ortaya çıkabilir. Bu vaziyetin yaşanabileceği test evveli hasta ve hasta yakınlarına anlatılarak telaş edilecek bir gidişat olmayacağı, hücumun 20-30 saniye süreceği söylenmelidir. Kusma olasılığına rağmen temkin alınması uygun olur. Bel ve boyun fıtığı olan hastalara test sırasında baş döndürme ve beden pozisyonları itinayla uygulanmalıdır. Uzman birey test sırasında hastaya gözlerini sarih yakalaması gerektiğini söylemelidir. Hücum sırasında hastanın gözlerindeki atlayıcı hareketler nistagmus dikkatle kollanmalı, gerekirse kaydolunmalıdır. Bu emelle özel aygıtlar kullanılabilir.

sağlık

İyileştiren manevra

Hasta iç kulak ve hasta yarım daire kanalı tanımlandıktan sonra, iç kulaktaki yerlerinden kopup hür yüzen kristaller, başa emin pozisyonlar verilerek kanallardan uzaklaştırmaya çalışılır. Bu hareketlere, kısaca ‘manevra’ ismi verilir. Manevra sonrası hasta süratle iyileşir. Evvelden kendisini rahatsız eden baş hareketlerini korkmadan yapar ve başının dönmediğini fark eder. Manevra sonrasında temkin emelli hastanın başının bir müddet yere paralel gelmemesini, başka bir deyişle kundurasını bağlarken gövdesiyle eğilmemesini, yatakta uyurken yüksek yastıkta yatmasını öneren veren uzmanlar vardır. Rastgele bir ilaç verilmediği gibi, perhiz kısıtlaması da yapılmaz. Hasta günlük etkinliğini korkmadan yapması mevzusunda heveslendirilmelidir. Çünkü hastalar vertigo hamlelerinin fobisini aniden atamayabilirler. Aylarca hatta senelerce yanlış ilaç kullanan hastalar olabilir. Baş dönmeleri geçmediği halde ilaca psikolojik bağımlılıkları oluşabilir.

Bel sızısını önlemek için yapmanız gerekenler

25 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Bel sızısını önlemek için yapmanız gerekenler

Cemiyette yaygın görülen rahatsızlıklardan bel sızısı, çoğu zaman ciddi bir nedenden kaynaklanmaz ve zamanla iyileşir. Gevşemeye destekçi olması için yapabileceğiniz muhtelif usuller var ancak kimi zaman sızı çok uzun sürebilir veya geçtikten sonra geri gelebilir. Bu gidişatta bel sızısından korunmak en doğru yol.

Peki bel sızısından nasıl korunursunuz?

İşte bel sızısını önlemek için yapmanız gerekenler…

Bel sızısını önlemek için bunları yapın

Genellikle gücenme veya zorlama gibi sebeplerle ortaya çıkan bel sızısının postür bozukluğu, travma, kireçlenme, bel fıtığı, osteoporoz, bacak denksizliği, düztabanlık gibi pek çok sebebi olabilir. Seyrek de olsa kanser gibi ciddi nedenlerden de kaynaklanabilir.

– Bel ve sırt sıhhatinize müteveccih kumpaslı egzersiz ve fiziksel etkinlik yapın. Kumpaslı olarak yürümek, yüzmek özellikle sırt üstü adalelerinizin kuvvetlenmesi için önerilen usullerden olmakla birlikte, her okuduğunuz, gördüğünüz ve izlediğiniz egzersiz sizin için uygun olmayabilir. Egzersizler size özel tasarlanmalı ve takibi yapılmalıdır. Bu mevzuda fizyoterapistinizden destek isteyin.

– Doğru kaldırma teknikleri ile belinizi gözeterek eşya taşımayı bilin. Ağır eşya kaldırırken dikkatli olun. Her zaman dizlerinizi ve kalçanızı bükün, sırtınızı değil. Taşıdığınız objeyi gövdenize yakın tutun.

– Ağır cisimleri itme, sürükleme hareketleri ile yüksek bir yere uzanma hareketini yapmaktan kaçının.

– Her iki omuz askısını kullanarak konforlu bir sırt çantasında yük taşımayı seçim edin ve tek tarafı askılı çantalardan kaçının.

– Düzgün bir beden duruşu edinin. Sandalye üzerinde yığılmış biçimde oturuştan kaçının, masanızın üzerine eğilmeyin.

– TV izleme, bilgisayar kullanma, masa başında çalışma gibi değişmez oturuş gerektiren pozisyonlarda uzun zaman zaman geçirmeyin, her 30 dakikada bir kısa molalar vererek ayağa kalkın, başınızı ve omuzlarınızı geri alarak postürünüzü düzenleyin.

– Yürürken omuzlarınızın kamburlaşmamasına dikkat edin.

– Sigarayı vazgeçin. Sigara omurlar arasındaki disklere kan akışını eksiltmekte ve bu da disklerin bozulmasına neden olmakta, aynı zamanda sigaraya bağlı kronik öksürük, belinizi zorlamaktadır.

– Yatağınızın sadece sertliğini değil, yapı ve kilonuz için doğru dayanağı ve rahatlığı sağlayıp sağlamadığını hakimiyet edin bu mevzuda fizyoterapistinize müracaat etin.

– Hafifleme tekniklerini bilerek stresinizi idaremeye destekçi olun. Sırt sızısının ana nedeni strestir.

– Fazla kilolardan kurtulun. Sıhhatli kilo hesaplayıcılarını kullanarak, ideal kiloda olup olmadığınızı hakimiyet edin. Hekim ve diyetisyen hakimiyetinde kilo verin, fazla kilolu olmak bel sızısı tehlikesini yükseltir.

– Sivri ve yüksek topuklu pabuç kullanmaktan kaçının.

Acil tıbbi müdahale gerektiren gidişatlar

Alttaki bulgular varsa acil doktorunuza müracaat etmelisiniz.

– Genital bölge veya kalçanızın çevresinde anlaşma veya karıncalanma,

– Bacak adalelerinizde güç kaybı,

– Tuvalete çıkmakta eforluk,

– Mesane veya bağırsak hakimiyetinin kaybedilmesi,

– Göğüs sızısı,

– Yüksek ateş,

– Söylenemeyen kilo kaybı,

– Sırtınızda şişlik veya deformasyon.

Bu problemler daha ciddi bir gidişatın bulgusu olabilir ve acilen hakimiyet edilmeleri gerekmektedir.

İyimser olun

Her ne kadar güç olsa da iyimser kalmanız ve sızınızın iyiye gideceğini fark etkeniz size destekçi olacaktır. Sızıya karşın pozitif kalmayı muvaffak olabilen insanlar daha süratli iyileşme meyillidirler.

Profesyonel takviye alın

Bel sızısı genellikle birkaç hafta veya ay içinde iyileşir ancak dikkat edilmediği takdirde ilerleyerek, günlük işlerinizi yapmanızı yasaklayabilir ve çoğalan problemlere neden olabilir.

Bel sızısı gidişatında doktor hakimiyetinin ardından kesinlikle doğru egzersiz, doğru hareket teknikleri ve bel sıhhatinizin korunmasına müteveccih fizyoterapiste müracaat etin. Her beli ağrıyan bireye standart bir program verilmez. Fertsel değerlendirmenin ardından mevcut probleminize, yaşınıza, kilonuza, postürünüze, etkinlik seviyenize, işinize ve adale-iskelet sisteminizin gidişatına göre en uygun rehabilitasyon programı fizyoterapist tarafından verilecektir.

Page 1 of 21 2
maltepe escort ataşehir escort kartal escort tuzla escort gebze escort ümraniye escort pendik escort kurtköy escort bostancı escort kartal escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort çekmeköy escort göztepe escort