10 sualde romatizma

10 sualde romatizma

Ülkemizde romatizmal hastalıklar oldukça yaygın olarak görülüyor. Başta eklemler olmak üzere, adaleler, kemikler, eklem bağları ve omurga gibi hareketi sağlayan doku ve uzuvlar hastalıktan etkileniyor. Romatizmanın, kalp-damar sistemini yakalaması ise bulgu vermeden izleyebildiği için yaşamı tehdit edici olabiliyor. Liv Hospital Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Şenol Kobak romatizma ile alakalı merak edilenleri anlattı.

1 – Romatizma nedir

Adale – iskelet sistemini öncelikle yakalayan, fakat bir hayli iç uzuv yakalanışı da yapabilen, kronik hastalıklardır.

2 – Kimler romatizmal hastalıklara tutulur

Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında dahil her yaşta görülebilir. Genç yaştaki erkeklerin veya doğurganlık çağında bayanların yanı gizeme, yaşlılarda dejeneratif ağırlıklı romatizmal hastalıklar da görülebilir.

3 – Genetik bir geçiş mevzubahisi mudur

Evet, bir hayli romatizmal hastalıklarda, genetik geçiş mevzubahisi olabilir. Bazı genlerin varlığında, hastalığa yatkınlık çoğalmıştır ve hastalık daha ağır bostancı escort izler.

4 – Hangi şikayetler varsa, romatizmal bir hastalıktan şüphelenmelidir

Romatizmal hastalıklar, çok geniş ve değişik belirtiler ile kendini gösterebilir. Her ne kadar sızı şikayeti ön tasarıda olsa da, bu buzdağın yalnızca görünen kısmıdır. Genel olarak, eklemlerde sızı, şişlik, hareket kısıtlığı ve sabah tutukluğu mevcuttur.

5 – Hangi şikayetleri ile hastalar hekime müracaat etir

Sızı, hastayı hekime getiren en ehemmiyetli şikayettir. Genç erkeklerde oluşan, sabah tutukluğu ile beraber olan bel, sırt ve boyun sızıları varlığında, romatizmal bir hastalık düşünülmelidir. Genç/orta yaş bayanlarda minik eklemlerde sızı, şişlik ve sabah tutukluğu da görülebilir. Bunun yanı gizeme, ağız ve göz kuruluğu, ten döküntüleri, ağız ve genital bölgede aftlar, el veya ayak parmaklarda beyazlaşma, sararma ve morarma, ten sertliği, saç dökülmesi, adale sızıları ve eforsuzluk, yineleyen ateş, karın ve/veya göğüs sızıları hamleleri de görülebilir.

6 – Romatizmal hastalıklar yalnızca eklemleri mi meblağ

Hayır, eklem yakalanışı, buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. Evet, hastalar sıklıkla bu şikayetleri ile müracaat etir. Fakat romatizmal hastalıkları, yaşamı tehdit eden iç uzuv kalp, akciğer, böbrek, asap sistemi yakalanışları da yapabilir. Efor ile büyüyen soluk darlığı ve/veya kuru öksürük, akciğer yakalanışın ilk semptomları olabilir. Göğüs sızısı ve/veya çarpıntı, kalp yakalanışın belirtileri olabilir. İdrarda renk farklılığı, hipertansiyon ve/veya böbrek yetmezliğine kadar varan, böbrek yakalanışı görülebilir. Yeniden baş sızısı, unutkanlık, sara veya el ve ayaklarda anlaşma, karıncalanma ve eforsuzluk, asap sistemini yakalanışın bazı bulgularıdır.

7 – Romatizmal hastalıklar sakatlık yapar mı

En sık görülen romatizmal hastalıkların cemiyette görülme oranı 100’de 1’dir. Romatizmal hastalıkları, değişik seyir ve prognoza sahipler. Bu seyri tanımlayan etkenlerin içinde, hastalığın tipi, erken tanı ve rehabilitasyon yanı gizeme, hasta eğitimi ve bilinçlendirilmesi kazanç. Bazı romatizmal hastalıklar, sakatlıkla ile sonuçlanabilir.

8 – Romatizmal hastalıkların tanısı nasıl konulur

Erken tanı romatizmal hastalıklarda çok ehemmiyetlidir. Erken tanı, sakatlıkları ve iç uzuv yakalanışlarını önleyebilir. Hastalığın tanısında en ehemmiyetli unsur, hastalıkla ile alakalı iyi bir hikaye ve hasta tetkikidir. Hastanın şikayetleri, öz ve soygeçmişi ile alakalı belirtiler, iyi bir tetkik ile birlikte, doğru tanı için olmazsa olmazlarıdır. Kan ve idrar muayeneleri yanı gizeme, direk grafi, ultrasonografi, bilgisayar tomografi de gerekebilir.

9 – Romatizmal hastalıkların rehabilitasyonu muhtemel mi

Romatizmal hastalıklar, kronik, enflamatuvar hastalıklardır. Rehabilitasyondaki emel yalnızca hastalığı hakimiyet altına almak değil, hastaların fonksiyonel vaziyetini ve hayat niteliğini de artırmaktır. Son senelerde büyüyen rehabilitasyon alternatifleri ile bu amaçlara büyük bir oranda erişilir. Romatizmal hastalıklar sızı kesici ilaçlarla değil, hastalığın seyrini ve prognozunu değiştiren, esas tesirli ilaçlar ile olmalıdır. Hedef yalnızca sızıyı değil, hastalığı hakimiyet altına almak olmalıdır. Son 10 seneden beri, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda, devrim kalitesinde büyümeler olmuştur. Bu hastalıkların oluşmasında misyon alan bazı moleküller keşfedilmiş ve bunlara müteveccih geliştirilen ilaçlar ile hastalığın hakimiyet altında yakalanması muhtemel olmuştur.

10 – Kortizon ilacı hakkında ne düşünüyorsunuz

Kortizon, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda sıklıkla kullanılan bir ilaçtır. Gerektiği gidişatlarda, uygun doz ve kesinlikle hekim hakimiyeti altında, güvenle kullanılabilir.

Bel sızınızın nedeniniz sırtüstü uyumak olabilir

Bel sızınızın nedeniniz sırtüstü uyumak olabilir

Farklı sebeplere bağlı olarak farklı bel sızıları görülse de cemiyette bel sızılarının çoğunlukla bel fıtığından kaynaklandığının düşünüldüğünü söyleyen Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı, “Oysa ki bel sızılarının çok azı bel fıtığından kaynaklanır. Genellikle genç yaşlarda bir yerden düşme, ağır kaldırma veya spor yaparken ters bir hareket yapma gibi gidişatlarda aniden ortaya çıkan bel fıtığı, özellikle orta yaş ve üstünde hiçbir zaman tek başına görülmez” söylemesinde bulundu.

İstirahat ile düzenlenebilir

Genellikle ani başlayan bel sızılarının çoğunun istirahat, ilaç rehabilitasyonu ve fizik rehabilitasyon gibi usullerle tamamen düzelebildiğini belirten Prof. Dr. Semih Akı, “Ancak bu cins sızıları olan bazı kimselerde de bu sızı kronikleşerek çok daha uzun sürebiliyor ve fizik rehabilitasyon, ilaç veya istirahat gibi usullerle düzelmeyebiliyor” dedi. Kronikleşen bel ve sırt sızılarında ilaç ile korse kullanımı, enjeksiyonlar ve psikoterapi rehabilitasyon usullerinin uygulanabildiğini anlatan Prof. Dr. Akı, konutta, caddede, büroda ve yatarken bel ve sırt sızılarından korunabileceğini belirtti.

Konutta

Bir eşyayı kaldırmadan evvel onun ne derecede ağır olduğunu varsayım etmeye çalışın. Yerden alırken dizlerinizi bükerek ve çömelerek alın. Belden eğilmek doğru bir hareket değildir. Eşyaya doğru uzanmayın, yanına iyice yanaşın. Konut bayanları çamaşır asarken yukarıya doğru uzanarak belini germemeli. İpin seviyesi kesinlikle kadının boyuna göre ayarlanmalı. Ağırlık taşımanız gerekiyorsa, yükü her iki elinize de denk olarak paylaştırın. Ağır yükü, belden daha yükseğe kaldırmayın. Ayrıca eşyayı gövdenize yakın tutun.

Uyurken

Yataktan kalkarken evvel bütün yan dönün, daha sonra ellerinizle yandan yardım alırken bacaklarınızı kıvırarak oturur pozisyona geçin ve kalkın. Uyumak için ise bu operasyonları tersten uygulayıp yatağa uzanın. Yüzüstü ve sırtüstü dümdüz uyumaktan olası olduğunca kaçının. Doğru olanı, kalça ve dizlerinizden sürükleyip bacaklarınızı toplayarak, ana rahmindeki gibi uyumaktır.

Büroda oturma biçimi

Otururken kesinlikle dik pozisyonda olun ve bunu alışkanlık haline getirin. Doğru oturma pozisyonunda diz eklemleriniz kalça eklemlerinden daha yüksekte olmalı, ayak tabanlarınız yere bütün olarak temas etmelidir. Otururken zaman zaman pozisyon değiştirin. Aynı oturma pozisyonunu 30-40 dakikadan fazla devam ettirmemelisiniz. Büroda masa sandalye bilgisayar ilişkisi daima önerilen miktarlara uygun olmalı.

Caddede

Dışarıda ya da kapalı bir yerde bir süre ayakta beklemeniz gerekiyorsa tek ayağınızın altına 15-20 cm yükseklikte bir cisim koyarak hafifçe rakımın. Bir süre sonra değişik ayağınızı koyun. Ayaktayken belinizi sağa veya sola doğru döndürüp eğilerek yerden bir şey almayın. Dönmeniz gerekiyorsa belinizle değil, ayaklarınızla dönün. Kunduranızı bağlamanız veya eş bir hareket yapmanız gerekiyorsa, çömelerek veya yüksekçe bir cismin üstüne basarak yapın. Araba kullanırken koltuğunuzu, dizlerinizin ve kalçanızın azıcık yukarıyasında olacak biçimde ayarlayın.

Gut hastalığıyla alakalı öğrenilmesi gereken her şey

Gut hastalığıyla alakalı öğrenilmesi gereken her şey

Eklemde aniden büyüyen gut hastalığı, sızı, kızarıklık, şişlik ve hassasiyetle karakterize, mikrobik olmayan bir eklem cerahatidir. Sıklıkla ayağın başparmağında başlar. Ancak, diz, ayak bileği, dirsek, el parmağı eklemleri de etkilenebilir. ‘Kralların hastalığı’, ‘zengin hastalığı’, ‘damla hastalığı’ gibi isimlerle de anılır. Erkeklerde daha sık görülen gut hastalığı, bayanlarda menopozla beraber görülebilir. Çoğunlukla metabolik belirtinin bir parçası olan gut hastalığı, kolesterol, trigliserit yüksekliği hiperlipidemi, yüksek tansiyon, aterosklerotik kalp hastalığı, diyabetes mellitus, obezite gibi rahatsızlıklarla beraber görülür. İşte Gut hastalığı ve rehabilitasyonu hakkında öğrenilmesi gereken her şey.

Gut hastalığı bulguları

Akut gut hamleyi, genellikle gece yarısı veya sabaha doğru, ayak baş parmağında veya yakalanan eklemde şiddetli sızı, şişlik, kızarıklık, hassasiyet ve ısı çoğalışıyla başlar. Eklemdeki sızı ve hassasiyet o kadar şiddetlidir ki; şahıs üzerine basamaz, hareket ettiremez, kundura giyemez hatta yorganın dahi dokunmasını istemez. Sızı ilk 12-24 saat içinde daha da şiddetlenir. Hamle birkaç gün ile birkaç hafta içinde vasati bir hafta kendiliğinden geçer. Bazen o eklemde, daha eksilmekle beraber birkaç hafta daha rahatsızlık hissi kalabilir.

Nasıl teşhis edilir?

Gut tanısında eklem akışkanının araştırılırken polarize ışık mikroskobunda mono-sodyum ürat kristallerinin görülmesi ehemmiyetlidir. Ürik asit kristalleri, iğne ucu gibi iki ucu aşikar yapıdaki kristaller biçimindedir; sarı-yeşil refle verir. Kan testleriyle ürik asit seviyelerine bakılabilir, ancak gut tanısı koyulamaz. Hamle sırasında sıradan, hatta düşük dahi olabilir. Eklem akışkanında akyuvar rakamı da gut teşhisinde destekçidir.

Gut hastalığı rehabilitasyonu

Gut rehabilitasyonu, hamle ve hamle dışı rehabilitasyonlar olmak üzere iki safhalıdır. Rehabilitasyonun emeli gut saldırılarının ve karmaşıklıklarının önlenmesidir. Kan, ürik asit seviyesini 6mg/dL’nin altında meblağ. Akut gut artriti büyüdüğünde, sızı ve inflamasyonu gidermek için steroid olmayan sızı ve inflamasyon giderici ilaçlar naproksen, diklofenak, indometazin gibi rehabilitasyonlar mide gözeticisiyle verilmelidir. Altta uyuyan koroner problem veya böbrek işlev bozukluğu gibi yandaş hastalık vaziyetlerinde, tercihen eklem içine kortikosteroid enjeksiyonu veya düşük-orta doz kortikosteroidin ağızdan kullanımı seçim edilebilir. Gut karmaşıklıkları ve hamle gelmesini önlemek için ürik asit imalini eksilten ilaçlar kullanılabilir. Ürik asit atılımını artıran ilaçlar kullanılır. Ancak bu cins ilaçlar döküntü, mide sızısı ve böbrek taşı gibi yan tesirlere neden olabilir.

Gut hastalığı kimlerde görülür?

Gut için belli tehlike etkenleri mevcuttur. Mevzubahisi tehlike etkenleri şunlardır:

– Fazla içki tüketimi, kırmızı et, sakatat, kabuklu deniz mahsulleri, fruktozdan zengin besin ve şekerli meşrubatlar.

– Hakimiyetsiz kan tazyiki, diyabet, fazla kilo, yüksek yağ ve kolesterol seviyeleri, ateroskleroz gibi rahatsızlıklar.

– Tiyazid grubu diüretikler idrar söktürücüler, kanı sulandırıcılar idrarla atılımını maniler, uzuv nakli rehabilitasyonunda uzvun atılımını önleyen bazı ilaçlar, lösemi rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar.

– Anne, baba ve kardeşler gibi birinci derece akrabalardan rastgele birinde gut varlığı. Gutta çoklu genetik yatkınlık mevzubahisidir.

– Yaş ve cinsiyet ehemmiyetli bir etmendir. Bayanlarda ürik asit seviyesi, erkeklerden daha düşüktür. Ancak menopozdan sonra bayanlarda da ürik asit seviyesi yükselir ve gut tehlikeyi çoğalır. Erkeklerde 40-50’li yaşlarda başlarken, bayanlarda daha ileri yaşlara kayar.

– Ender görülen bazı genetik hastalıklar Lesch Nyhan belirtiyi gibi.

Gut hastalığına karşı ne yapmalısınız?

– Günde 8-16 kadeh su için veya eş bedeli akışkan 2-4 litre alın.

– İçkiden kaçının özellikle bira.

– Orta ölçüde protein harcayın ve pürinden zengin yiyeceklere dikkat edin. Doymamış yağ harcayın.

– Günlük et, balık ve kümes hayvanlarından 113-170 gramı geçmeyin.

Sedef hastalığı hakkında her şey

Sedef hastalığı hakkında her şey

Sedef hastalarının rehabilitasyona erişmesini basitleştirmek ve hastaların sesini daha iyi duyurabilmek için duyuru edilen 29 Ekim “Dünya Psoriasis Günü”ne özel, Türk Cildiye Derneği Psoriasis Çalışma Grubu Yürütme Heyeti başkanı Prof. Dr. Erkan Alpsoy ehemmiyetli söylemeler yaptı. Prof. Dr. Alpsoy “Hastalığı tutuşturabilecek her türlü uygulamadan, özellikle; kaşıma, banyoda liflenme, kese ve fazla güneşlenmeden kesinlikle sakınılmalıdır” diye uyardı.

Prof. Dr. Alpsoy “Sedef hastalığı” hakkında her şeyi anlattı.

Türkiye’de 800 bin sedef hastası var

Sedef hastalığı cemiyette sık görülen, hücumlarla beraber genellikle uzun müddet devam eden bir hastalıktır. Değişik görünümlerle karşımıza çıkabilir. En sık görülen plak tipinde Psoriasis vulgaris, sağlam tenden bariz hudutla dağılabilen, tenden şişkin kızarıklıkların üzerini kaplayan ve hastalığa adını veren sedef veya gümüş renginde kepeklenmeler pullanmalar tipiktir.

Sedef hastalığı sık görülen bir hastalıktır. IFPA’nın bilgilerine göre tüm dünyadaki sedef hastası rakamı en az 125 milyondur. Türkiye’de sıklık takribî %1’dir. Bu netice Türkiye’de 800 bin sedef hastasının varlığına işaret eder. Sedef hastalığı erkek ve bayanlarda denk oranda görülür. En sık 20-30 yaşları arasında başlar.

Sedef hastalığı neden olur

Sedef hastalığının sebebi bütün olarak öğrenilmemektedir. Hastalığın bağışıklık sistemi, genetik ve etrafsal etkenlerin karşılıklı etkileşimi neticeyi büyüdüğü düşünülür. Sedef Hastalığı bulaşıcı değildir. Mikroplarla büyüyen bir hastalık olmadığı için hastalığın bir başkasına bulaştırılması mevzubahisi değildir.

Ayrıca sedef hastalığı sadece tenin hastalığı değildir; kalp ve damar hastalıkları, obezite kiloluluk, cerahatli bağırsak hastalıkları gibi ek hastalıkların gelişimine katkıda bulunuyor olabilir.

sedef hastalığı

Sedef hastalığını tetikleyen etkenler

Sedef hastalığına yatkın fertlerde alttaki etkenler tetikleyici rol oynamaktadır;

1 – Fiziksel travmalar, kaşıma, ovuşturma ya da yolma gibi etkinlikler, banyoda liflenme veya keselenme gibi uygulamalar

2 – Güneş ışınları; ılımlı dozlarda güneş ışını hastalık bulgularını iyileştirirken, fazla güneşlenme veya güneş yanıkları çoğalmasına neden olur.

3 – Enfeksiyonlar; özellikle streptokok sebepli boğaz enfeksiyonları bağışıklık sistemi aracılığıyla, genetik yatkınlığı olan fertlerde hastalığı başlatabilmekte veya yeni saldırılara neden olabilmektedir.

4 – Ruhsal stresler; bazı hastalardan sedef hastalığının başlangıcında veya yeni bir hücum evvelinde yoğun ruhsal stres hikayesi alınabilmektedir.

5 – İlaçlar; bazı ilaçlar ağızdan veya damar yoluyla alınan kortizon, sıtma ilaçları, ruhsal hastalıklarda kullanılan lityum, tansiyon ilaçlarından beta blokerler, interferon, bazı sızı kesiciler, vb. hastalığın gelişimine veya şiddetlenmesine yol açabilmektedir.

6 – Sigara ve fazla içki tüketimi; bazı hastalarda sedef hastalığının hamlelerine neden olabilmektedir.

sedef hastalığı genetik,

Sedef hastalığı genetik mi

Sedef hastalığının ortaya çıkması için genetik bir yatkınlık mevzubahisidir. Yakın kan bağı olan fertlerde sedef hastalığının görülme sıklığı, cemiyetteki öbür fertlere oranla daha fazladır.

Sedef hastalığı eklemleri de etkileyebilir

Sedef hastalığı barbarca her 10 hastadan 2’sinde eklem şikayetlerine neden olabilir. Eklem yüzeyleri ile beraber eklem bağları, kirişleri ve eklem çeperlerini etkileyebilir. Şikayetler tek bir ekleme diz eklemi, kalça eklemi vb. hudutlu olabilir. Hastaların ehemmiyetli bir kısmında romatoit artrite eş biçimde ve özellikle el eklemleri etkilenir. Eklemlerde sızı, kızarıklık ve şişlik kollanır.

sedefte eller

Sedef hastalığı nasıl bir yol izler

Sedef hastalığı evvelden kestirilemeyen hamleler ve iyilik yarıyılları ile genellikle uzun süreli bir seyir izlemektedir. Hastalığın bulguları ve şiddeti şahıstan şahsa ve hatta aynı şahısta zaman içinde farklılık gösterebilir. Genel olarak hastalığın şiddeti zaman içinde ileri yaşlarda eksilme gösterir.

Sedef hastalığının tanısı muayenehane belirtilerle konulabilmektedir. Tanı güçlüğünde yakalanan tenden minik bir parça alınarak ten biyopsisi histopatolojik tahlil ile tanı netleştirilebilir.

sedef hastalığı

Kaşımayın, keselemeyin ve fazla güneşlenmeyin

Son senelerde hastalıkla alakalı bilgilerimizin çoğalması, yeni ve tesirli rehabilitasyon alternatiflerinin kullanılmaya başlanması ile hastalık daha tesirli bir biçimde rehabilitasyon edilebilmektedir. Sedef hastalığı uygun rehabilitasyon ile hakimiyet altına alınabilmekte ve uzun süren iyilik yarıyılları sağlanabilmektedir. Hastalığın rehabilitasyonunda tarafların doktor, hasta ve hasta yakınları iş birliği içinde olması ve geçim içinde mücadele göstermesi rehabilitasyonun dağılmaz bir parçasıdır. Yukarıyada lafı edilen ve hastalığı tutuşturabilecek her türlü uygulamadan kaşıma, banyoda liflenme, kese, fazla güneşlenme, vb. kesinlikle sakınılmalıdır.

Rehabilitasyonunda hangi ilaçlar kullanılır

İlaç tercihinde ve rehabilitasyon sürecinde tanımlayıcı olan hastanın yaşı, rehabilitasyona geçimi, hastalığın yaygınlığı, bulguların mesken yeri, tırnakların tutulum şiddeti ve eklem tutulumu, hastalığın hayat niteliği üzerine olan tesiri gibi parametrelerdir. Seçilecek rehabilitasyon biçimi ve uygulama yolu, rehabilitasyonun süresi, ilaçların dozu doktor tarafına tertip edilir. Hastalığın rehabilitasyon ve izleminde doktorların bilgi, deneyim ve işbirliği içinde çalışmaları ne kadar zorunluysa sedef hastalarının önerilen rehabilitasyona geçimi de o denli ehemmiyetlidir.

En sık karşılaşılan hudutlu tutulumlu sedef hastalığında yan tesirlerin daha az olması ve uygulama basitliği sebebi ile öncelikle mahallî sedef yaraları üzerine uygulanan rehabilitasyon usulleri seçim edilir. En sık kullanılan ilaçlar; keratolitikler ten yüzeyindeki kepekleri uzaklaştıran ilaçlar, kortikosteroidler, antralin, kalsipotriol sentetik D vitamini, kalsinörin inhibitörleri ve fototerapidir.

Mahallî rehabilitasyonlara mukavemetli, yaygın tutulumlu olgularda kullanılan sistemik rehabilitasyonların başında, metotreksat, siklosporin-A ve retinoidler gelmektedir. Bu rehabilitasyonların dışında yaygın kullanılan, oldukça tesirli bir uygulama PUVA rehabilitasyonudur. Son senelerde biyolojik ilaçlar da yukarıyadaki rehabilitasyonlara cevapsız olgularda kullanılmaktadır.

sedef hastalığı çözümü

Çözüm yalnızca çağdaş tıp

Sedef hastalığı gibi uzun süreli seyir gösteren hastalıklarda seçenek rehabilitasyon arayışları gündeme gelebilmektedir. Çoğu kere naçarlık duygusu içinde yeni bir umut olarak ve bilimsel olarak ispatlanmış tesirleri bulunmayan seçenek olduğu öne sürülen rehabilitasyonlara sarılan hastalar sıklıkla büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilmektedir.

“Bilimsel” yaftayı ile de hastalara sunulabilen bu seçenek rehabilitasyon mahsulleri hastalık üzerinde negatif ve bazen geri dönüşü olmayan neticeler doğurabilmektedir. İnsan sıhhatinin sürdürülmesinde, hasta olduğu zaman sığınılacak ve güvenilecek tek liman çağdaş tıptır. Sedef hastalığı için deva arayanların müracaat eteceği doğru adres bu hastalığın birinci derecede tanı, rehabilitasyon ve izleminden mesul olan Ten ve Zührevi Hastalıklar Uzmanları olmalıdır. Hastalarımız ve yakınları faallikleri dedikoduların ötesine geçemeyen, şifa sağladığı iddia edilen ancak hiçbir biçimde bilimsel ispatı olmayan seçenek tıp uygulamalarına kendi sıhhatleri için umursamamalıdır.

Omuz donduran 4 neden

Omuz donduran 4 neden

Omuzlarımız… Ufacık bir sızısını sezmeye görelim; günlük yaşamımızın sekteye uğramaması, hayat niteliğimizin düşmemesi neredeyse ihtimalsiz olur… Günlük yaşamımızdaki sıradan hareketlerimizin bir hayliyi bizim için birer işkenceye dönüşüverir. Hele bir de sızının ebadı daha fazlaysa, sanki yerimizden kalkacak eforumuz olmaz.

Peki ‘Ya donarsa?’ diye sorsak! Yanlış dinlemediniz. Pek çoğunuz ‘Omuz donar mı? O da nedir?’ dediniz kuşkusuz. Ama evet, donabiliyor da! Acıbadem Maslak Sağlık Kurumu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ata Can Atalar, “Omuz eklemi bedenimizin hareket sarihliği en fazla olan eklemidir. Günlük yaşamımız sırasındaki hareketlerimizin bir haylisinde omuzumuzun bu özelliğinden yararlanmaktayız. Mat omuz hastalığı isminden de anlaşılacağı gibi omuz hareketlerinin ciddi anlamda kısıtlandığı ve sızının eşlik ettiği bir hastalıktır. Cemiyetin takribî yüzde 2’sinde görülen ve en sık 40-70 yaş arasında görülen bu hastalığa bayanlarda daha sık tesadüfülüyor. Her 10 hastadan takribî 7’sini bayan hastalar oluşturuyor. Sıklıkla bireyler üşüttükleri için omuzlarının ağrıdığını düşünerek rehabilitasyonda zaman kaybedebiliyor” dedi.

Bir omuzunda mat omuz büyüyen hastaların öbür omuzunda da mat omuz oluşma ihtimalinin en az yüzde 25 olduğunu belirten Prof. Dr. Atalar, mat omuza karşı en tesirli tedbirlerin kumpaslı egzersiz yapmak, fazla kilolardan kurtulmak ve her gün kumpaslı olarak omuz ve kürek kemiği etrafındaki adaleleri germe ve esnetme hareketleri yapmak olduğunu söyledi. Prof. Dr. Atalar mat omuza yol açabilen 4 etmeni anlattı, önemli uyarılar ve tekliflerde bulundu.

omuz travması

Geçmişte bir omuz travması varsa

Mat omuzun en ehemmiyetli sebeplerinden biri, bireyin yaşamının bir yarıyılında kırığa yol açmasa dahi düşme, çarpma gibi travmalar sonrasında, omuzunu uzun vakit değişmez yakalamış olması. Gerek sızıdan dolayı gerekse uzun vakit omuzun değişmez yakalanması mat omuza yol açabiliyor. Bu surattan omuz hareketlerini gözetmek için travma sonrasında ortopedi doktorunuzun izin verdiği en erken yarıyılda bir başkasının veya sağlam kolunuzun dayanağı ile uygun egzersizleri yaparak omuz hareket sarihliğinizi gözetmeye dikkat edin.

diyabet

Kronik hastalıklar

Diyabet hastalığı mat omuz tehlikesini artırıyor. Öyle ki diyabet hastalarında mat omuz meseleyi 5 kat daha sık görülüyor, rehabilitasyonu da daha güç olabiliyor. Kalp ve damar hastalıkları, tiroit bozuklukları ve trigliserid yağ seviyelerinin yüksek olması da tehlikeyi artırıyor. Bu hastalarda kan şekeri ve yağ seviyeleri, hormon seviyeleri hakimiyet altına alınmalı. Boyun fıtığı olanlarda, kalp krizi veya inme geçirenlerde bağışıklık hastalığı olanlarda da görülme sıklığı çoğalıyor. Bu hastaların mat omuz hastalığı mevzusunda kurnaz olmaları ve hareket kısıtlılığını fark ettiklerinde ortopedi doktoruna müracaat etmeyi umursamama etmemeleri gerekiyor. Aynı zamanda kalp ve göğüs cerrahisi ve meme cerrahisi sonrasında da görülme tehlikeyi çoğalıyor.

kireçlenme

Omuz kireçlenmesi

Omuzun kendi içindeki hastalıklar da ikincil olarak mat omuz büyümesine neden olabiliyor. Omuz rotator manşet adalelerinin bütün veya kısmi yırtıkları, omuz tendonlarında kalsiyum birikmesi, omuz kireçlenmesi gibi hastalıklar zamanında ve uygun rehabilitasyon edilmediği takdirde mat omuz büyüyebiliyor.

omuz ameliyat

Geçirilen operasyonlar

Prof. Dr. Atalar “Adale yırtılması veya kırık gibi bir sebepten dolayı geçirilen omuz operasyonları sonrasında da mat omuz görülebilir. Hakikatinde mat omuz büyümesindeki esas faktör burada da omuzun uzun vakit değişmez yakalanmasıdır. Bu gibi operasyonlardan sonra muhtemel olan en kısa vakitte ortopedi doktorunuzun manipülasyonuyla fizyoterapist eşliğinde yardımlı hareketlere başlanmalı ve uzun vakit hareketsiz kalınmamalıdır” biçiminde konuştu.

donuk omuz

Mat omuzun bulguları

– Dinlenme halindeyken de geçmeyen sızı

– Gece uykuya dalmayı güçleştiren şiddetli sızı

– Gün boyu şiddetli omuz sızısı

– Omuz hareketlerinin kısıtlanmaya başlaması

– Kolay günlük hareketlerin kısıtlanması giyinme, elini sırtına götürme, saç devireme, raftan eşya alma vb

donuk omuz

Mat omuz nasıl çözülür

Prof. Dr. Atalar, “Mat omuzun rehabilitasyonu öncelikli olarak ilaç rehabilitasyonu ve fizik rehabilitasyondur. İlk olarak omuzdaki sızı ve yangıyı hakimiyet etmek için ağızdan ilaç rehabilitasyonu tertip edilir. Bazı vaziyetlerde eklem içine enjeksiyonlar yapılabilir. İlaç rehabilitasyonu ile birlikte sızı ve hareket kısıtlılığına müteveccih fizik rehabilitasyon uygulamaları yapılır. Bu rehabilitasyonlara cevap alınamadığı vaziyetlerde kapalı operasyon ile artroskopi eklem kapsülünün rahatlatılması ile zaferli neticeler alınmaktadır. Cerrahi müdahale sonrasında da fizik rehabilitasyon ehemmiyetli rol oynamaktadır” ifadelerini kullandı.

Eklem romatizması nedir

Eklem romatizması nedir

Dünya çapında RA, ırka veya menşe ülkeye bakılmaksızın popülasyonun takribî yüzde 1’inde büyümekte ve bayanları, erkeklere oranla 2 ila 3 kat daha fazla etkilemektedir. “Romatoid artrit, ömür boyu sürebilen; ancak erken tanı ve rehabilitasyon ile hastalığın uzun süreli suskun bir yarıyıla sokulabileceği ve ileriki senelerde sakatlıkların önlenebileceği bir hastalıktır” diyen Okan Üniversitesi Sağlık Kurumu Romatoloji Uzmanı Dr. Öğr. Azası Barış Gündoğdu, söyledi.

Bulgular şahıstan bireye değişebilir

Anormal genetik tabanda uygunsuz çalışan bağışıklık sistemi, eklemlere ve bağ dokularına hasar verir. Dolayısıyla, bu hastalık erken yarıyılda tespit etilip hastalara uygun rehabilitasyon verilmez ise genellikle eklemlerde biçim bozukluklarına ve iç uzuvlarda tahribata yol açabilir. Ateş, halsizlik, kilo kaybı ve iştahsızlık gibi yapısal bulgular hastalığın erken yarıyılında ortaya çıkabilir. Diğer yaygın bulguları ise; eklemlerde sızı, şişlik, el bilek ve parmak eklemlerinde cerahat ve çoğunlukla yarım saati geçen sabah katılığı veya tutukluğudur. Bulgular, şahıstan bireye farklılık gösterebilmektedir.

Artritte bunlara dikkat edin

Stresinizi eksiltin; Stres, her hastalıkta olduğu gibi romatoid artrit hastaları için de bir tehlike etmenidir. Hastalarda var olan sızının şiddeti, stres sebebini çoğalabilir. Stres ile başa çıkmak için şahsın istirahat etmesi, hoşlandığı şeyleri yapması ve sıhhatli beslenmesi oldukça ehemmiyetlidir.

Sigara tetikliyor: Sigara alışkanlığı romatoid artriti tetikleyen bir etmen olduğu gibi, kalp-damar hastalıkları tehlikesini romatizma ile beraber ciddi olarak çoğaldırır.

Ağız hijyeni ehemmiyetli yer yakalıyor: Yapılan bazı muayenehane çalışmalarda ağız florasındaki bazı bakterilerin yol açtığı diş eti enfeksiyonlarının, cerahatli eklem romatizmasını tetiklediği bildirilmiştir. Dolayısıyla ağız-diş bakımı, hastalık tutuşmalarının önlenmesinde ehemmiyetlidir.

Teşhis nasıl konulur

Tanı temel olarak; hastalardan alınan tıbbi hikaye, romatoloji doktoru tarafından yapılan fizik tetkik ile konulur. RA tanısını desteklemek; eklem ve iç uzuv zararlarını tespit etmek için birtakım kan testleri ile beraber görüntüleme muayeneleri istenilir.

Rehabilitasyonda geç kalmayın

Rehabilitasyon, fizik rehabilitasyon egzersizlerini, muhtelif ilaçları değişik cins sızı kesiciler, kortizon türevleri, hastalık-değiştirici antiromatizmal ilaçlar ve biyolojik ilaçları kapsar. Eklemlerde ciddi sakatlık-biçim bozuklukları gelişmişse ortopedi uzmanları tarafından yapılan cerrahi işlemler zorunlu olabilir.

Bahar mevsimiyle beraber sızılar çoğalıyor

Bahar mevsimiyle beraber sızılar çoğalıyor

Bahar bitkinliği, adale ve eklem sızılarını da birliktesi getiriyor. Mikropsuz cerahat enjeksiyonuyla, bahar bitkinliğinin yol açtığı sızıları üstünüzden atabilirsiniz.

Güneşin suratını gösterdiği ve tabiatın canlanmaya başladığı bahar mevsimi, insan üzerinde bütün tersi tesir vazgeçiyor. Havadaki elektrik yükünün, buna bağlı olarak pozitif ve olumsuz yüklü iyon çoğalışının asapları etkileyerek stres seviyesini yukarıyalar sürüklemesi bahar bitkinliğine yol açıyor. Kendisini bitkinlik, halsizlik, enerji düşüklüğüyle sezdiren bahar bitkinliği, kortizon türevi hormonların fazla seviyede salınmasıyla da baş, boyun, sırt ve bel bölgelerinde sızılara neden oluyor.

Özellikle bahar mevsiminde çoğalan sızıların, bedenimizin bizimle konuşma usulü olduğunu ve bu sesi sızı kesicilerle kısmamak gerektiğini belirten Uzman Dr. İlker Solmaz, sızıların altında uyuyan sebeplerin incelenmesi gerektiğine de vurgu yaparak, tabiatın kendini yenilediği bahar mevsiminde çoğalan sızılardan kalıcı olarak kurtulmanın muhtemel olduğunu belirterek ehemmiyetli bilgiler verdi.

Bahar migreni de tetikliyor

Bahar ayları aynı zamanda sızıların çoğaldığı yarıyıl olarak da dikkat sürüklüyor. Halsizlik, bitkinlik ve mutsuzluk hissi, tüm bedende özellikle adalelerde sızılara yol açabilir. Bunun sebebi de mevsimsel geçiş yarıyılında hormonlarda olan farklılık ve kan akışı.

İlkbaharda en sık görülen sızıların baş bölgesinde olduğunu, migren ve gerilim tipi sızıların sıklaştığını belirten Solmaz, özellikle migren hastalarının mevsim geçişlerinde sık sık nöbet geçirdiğine dikkat çekti. Bahar bitkinliğiyle birlikte ortaya çıkan öteki sızılara da değinen Solmaz, “Ulus arasında kulunç olarak öğrenilen, sırt ve bel bölgesinde yoğunlaşan sızılar bireyde büyük rahatsızlık yaratıyor. Bahar aylarında kürek kemiğinde, boyun ve bel bölgesinde bıçak saplanmasına eş biçimde ortaya çıkan sızılar ise sık karşılaşılan sızı cinsleri arasında yer alıyor” dedi.

Mikropsuz cerahat ile sızılara çözüm

Sızıya maruz kalma açısından bayanların erkeklere oranla daha fazla tehlike taşıdığı bilgisini veren Uzm. Dr. İlker Solmaz, sızı kesiciler ile geçiştirilmeye çalışılan kronik sızılardan mikropsuz cerahat usulü ile kalıcı olarak kurtulmanın muhtemel olduğunu bildirdi.

Uzm. Dr. Solmaz, mikropsuz cerahat enjeksiyonu ile bedenin natürel iyileştirme mekanizmasının devreye sokularak, sızıya neden olan belirtilerin ortadan kaldırılmasının muhtemel olduğunun altını çizdi. Solmaz, Proloterapi ismi verilen bu rehabilitasyon usulüyle bahar aylarına daha dinç, sıhhatli ve canlı girilebileceğine dikkat çekti. Dr. Solmaz, “Sızının kaynağı olan zararlı bölgeye şekerli sudan oluşan özel bir solüsyonun enjekte edilmesiyle zararlı bölgede mikropsuz cerahat oluşturuluyor. Beden, oluşturulan bu mikrobu yok etmek için, zararlı doku üzerine tamir edici hücreleri süratle yolluyor ve zararlı dokuyu kendisi tamir ediyor.” diyerek rehabilitasyonun uygulanışı hakkında bilgi verdi.

AIDS öldürmez şuursuzluk öldürür

AIDS öldürmez şuursuzluk öldürür

HIV virüsü ile alakalı her sene bir çok söyleme yapılsa da hastalığa karşı şuursuzluk ve önyargının devam ettiği sarihçe görülüyor. Hastalık hakkında bilinçlendirme ve farkındalık oluşturulmayı kasteden EMSEY HOSPITAL Enfeksiyon Uzmanı Dr. Güler Delibalta korunma ve rehabilitasyon usullerini anlattı.

“AIDS” olarak adlandırılan hastalık HIV İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü virüsüne bağlı olarak büyür ve dilimizde karşılığı “Edinsel Bağışıklık Beceriksizliği Belirtiyi” dur. Bedenin bağışıklık sistemini zayıflatan bu hastalık rehabilitasyon edilmediğinde 10 – 12 sene içerisinde bağışıklık sistemini çökerterek korunma işlevini yerine getirememesine neden oluyor. Son aşaması AIDS olan HIV virüsü, bulaşmış olduğu bireyin bağışıklık sistemini zayıflatmasıyla beraber bireyin bedeni enfeksiyon ve hastalıklara sarih, korunmasız hale geliyor.

Tüm yaş gruplarında görülebilen hastalığın aşısı ve kesin rehabilitasyonu henüz bulunmamakla beraber uygulanan ilaç rehabilitasyonları ile hastalık yavaşlatılabilmekte ve hastalığa bağlı vefatlar eksilmektedir. HIV+ şahsa uygulanan ilaç rehabilitasyonu bulaşıcılığı da yasaklıyor. Bu hastalığın bulaşma yollarının kan ve kan mahsullerinin kan nakli, damar içi madde kullanımı yol açtığı gidişatlar, korunmasız cinsel ilişki ve HIV + anneden doğan bebekler olarak sıralayan Dr. Delibalta, aynı zamanda bu hastalığın civarda bulunma, tokalaşma gibi yollar ile bulaşan bir hastalık olmadığını belirtti.

AIDS

HIV / AIDS rehabilitasyon edilebilir mi

HIV/AIDS’in önlenebilir ve dağılmasının durdurulabilir olduğunu belirten Dr. Delibalta, “Hastalık ile çabada en faal yol korunma temkinlerinin uygulanmasıdır. Cemiyetin şuur seviyesinin çoğaldırılması ve eğitimli fertler yetiştirilmesi ile görülme sıklığında eksilmeler olacaktır” dedi ve şayet zorunlu ihtiyatlar alınmaz ise hastalığın ilerleyen senelerde daha büyük bir problem olarak karşımıza çıkacağına işaret etti.

Hastalık SGK kapsamında rehabilitasyon ediliyor

Değişik taraftan şayet böyle bir tehlike taşıdığınızı düşünüyorsanız ülkemizde HIV ile enfekte bireylerin rehabilitasyonları, sosyal güvence kapsamında karşılanıyor. Şayet bağışıklık sisteminizde bir anormallik, yüksek ateş, kilo kaybı, ağızda yaralar, ishal, adale ve eklem sızıları, boyunda bezeler veya sık hastalanma gibi şikayetleriniz varsa en kısa vakitte bir hekim hakimiyetine müracaat etilmesi gerekiyor.

Genç bayanların kabusu: Endometriosis

Genç bayanların kabusu: Endometriosis

Endometriosis, faize çağındaki genç bayanlarda görülen ve çok farklı bulgular verebilen bir hastalık. Sıklığı kesin olarak öğrenilmemekle birlikte, kısırlık yakınması olan bayanlarda yüzde 20-40 oranında tesadüfülüyor. En ehemmiyetli bulgularından biri sızılı adet görme…

Sizi çölyak hastası sanabilirler

Fakat, tanı gecikip, bulgular şiddetlendikçe gidilen değişik uzmanlık alanlarındaki hekimler sizi testlerle doğrulanmasa da çölyak hastası ya da irritabl barsak hastalığı tiroid hormonları bayağı olsa da otoimmun tiroid irini, ya da eklem romatizması tanısı koyup rehabilitasyon etmeye çalışabilirler.

Hekimler tarafından sıçranan en ehemmiyetli endometriosis semptomları…

Ağırlıktaki dalgalanmalar

Endometriosis östrojen bağımlı bir hastalıktır. Yüksek östrojen, düşük progesteron endometriosisin tetikleyicisidir. Anormal endometriotik hücreler özstrojenle gelişir, büyür aynı zamanda sizin faize kapasitenizi de bozar. Bu hormonal başkalaşımlar ağırlıkta da dalgalanmalara yol açar. Ciltte çatlaklar alana kazanç. Estrojen kontrolü kilo çoğalışı ve sellülitlere neden olur.

Besinlere tahammülsüzlük ve yiyecek alerjileri

Endometriosisli bayanların pekçoğu tanı konmadan evvel ya da konduktan sonra, sindirim meseleleri ve karın sızısı yakınmaları sürüklemiştir. Hatta çoğuna “gluten intoleransı” ya da yiyecek allerjisi tanısı konmuş yumurta, soya, süt ve süt mahsulleri menedilmiştir. Natürel bu besinlerin ortak noktası hormonlardır. Endometriosis bedeninizi enfekte ettiğinde aldığınız etrafsal ya da suni östrojenler kendinizi daha makûs sezdirecektir. Bazen yiyecek allerjileri endometriosisin yegane bulgusu ve hakikat semptomu olabilir. Çoğunlukla bu bulgular endometriosisle ilişkilendirilmez, yiyecek allerjisi tek problem olarak görülür.

Düşük magnezyum

Düşük magnezyum seviyesi endometriosis bulgularını şiddetlendirir. Östrojen bedendeki mağnesyumu yiyip bitirir.Vücutta östrojen kontrolü olduğu sürece magnezyum seviyesi bayağıya dönmez. Düşük magnezyum seviyesi sürdükçe, östrojenin uzaklaştırılması güçleşir. Düşük magnezyumun en ehemmiyetli bulgusu yaz kış ısınmayan eller ve ayaklardır.

Kronik sindirim problemleri

Endometriosisin bayan bedeninin farklı yerlerinde ortaya çıkabilir. Sıklıkla yerleştiği yerlerden biri de sindirim sistemidir. Kronik, uzun süren kabızlık yarıyılları, yiyeceklerin hazmedilmesinde eforluk ve hiçbir tanıya eriştirmeyen kolonoskopiler de gerçeğinde endometriosisli bayanların öykülerinde sıkça yer alır. Bu sindirim problemleri adet yarıyılında makûsa giderler. Ağrı ve kabızlık çoğalır. Hakikat vaka, anormal hücrelerin sindirim sistemine de saldırmasıdır.

Sırt ve arka bacak sızısı

Rahim artta yer alan boşlukta yer alan endometriosis siyatik asaba bası yapabilir. Bu bası neticesinde fizyoterapistin ya da masajcının çözüm bulamadığı sırt, bel ve bacak sızıları alana kazanç. Bu sızılar adetten hemen evvel ve adet sırasında şiddetlenir.

Sistit ve idrar yolu enfeksiyonu

Endometriosisli bayanların çoğu genç kızlıklarından beri kronik mesane ya da idrar yolu enfeksiyonundan yakınmaktadır. Bu bulgular endometriosis odaklarının mesaneye yakın olmasındandır.

Sık sık mantar enfeksiyonu geçirme

Endometriosis bağışıklık sistemini yakından ilgilendiren bir hastalıktır. Bu sebeple vajina da ve boğazda mantar enfeksiyonuna çok sık tesadüfülür. Hatta dışkı testlerinde dahi mantar enfeksiyonu görülebilir. Bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasının bir bulgusudur. Hormona bağımlı başağrıları da endometriosis neticeyi oluşabilir.

Kısırlık

Çocuk sahibi olmakta eforluk, çoğu kere endometriosisin teşhis edilmesinin en basit yoludur. Özellikle de nedeni meçhul kısırlık hadiselerinde endometriosis kesinlikle akla gelmelidir. Bazen hiçbir yakınma yokken dahi tek belirti infertilitedir. Natürel rehabilitasyonun tasarıyı hastalık şiddetine göre değişmektedir.

Endometriosisle nasıl savaşırım

– İmmun sistemini kuvvetlendir

– Hormon balansını sağla

– Sıhhatli beslen

– Sıhhatini umursa

– Zehirli Maddelerden uzak dur

– Kimyevi tuvalet malzemelerini çöpe at

– Pozitif ol

– Bedeninin sesine kulak ver

Gluten Nedir?

Tutumsal ve perhiz tehlikeleri eksiltilerek kanseri önleyebilirsiniz

Gluten kelimesini son zamanlarda ne kadar sık duyuyoruz öyle değil mi? Yediklerimizin ruhumuzu da beslediğini düşünürsek,yemek yedikten sonra nasıl hissettiğimizi tekrar gözden geçirebiliriz. Şişkinlik, halsizlik, eklem ve kas ağrıları, sindirimde güçlük ve bazen de cilt problemlerinin de eklenmesiyle mücadele ettiğimiz yemek sonrası bir çok etkili sebepler sonucunda glutene karşı hassasiyetimiz olduğu sonucu çıkabilir. Tarif edemediğimiz gluteni Dr. Halit Yerebakan bu videoda sizlere göstererek nasıl bir şey olduğunu somut olarak gösterdi.

Kinoa glutensiz mi?

Gluten; tahıl, buğday, arpa, çavdar ve yulaf içinde bulunan bir proteindir. Gluten içeren tahıllarla yapılan tüm yemeklerde gluten etkisi görülecektir. Çölyak hastaları ya da glüten intoleransı yaşayanlar bu besinleri tükettikleri zaman; karın ağrısı, şişkinlik, gaz, ishal, uyuşukluk, sersemlik, yorgunluk gibi belirtiler gözlenebilir. Teknik olarak kinoa glüten içermediğinden glütensiz olarak tanımlanıyor fakat kinoa glütene benzer depo proteinlerine sahip. Bu proteinler çölyak hastalarında ya da glüten intoleransı olanlarda glüten benzeri etki gösterebilir mi? Yeni yapılan bir çalışmaya göre evet, gösteriyor. American Journal of Clinical Nutrition’da yayınlanan bir çalışmada kinoanın 15 grubu incelenmiş ve ikisinin -Ayacuchana ve Pasankalla- çölyak hastalığı olan kişilerde bir tepkiye yol açabileceği bulunmuş. Buna geçici bir çözüm bulmak için satın aldığınız firmayla iletişime geçip bu konuda bilgi alabilirsiniz ya da deneyip vücudunuzdaki tepkileri gözlemleyerek başka bir marka ya da renk (kırmızı, beyaz ya da siyah) kinoa deneyebilirsiniz.

Peki kinoa tohumu nedir?

Son yıllarda, daha önce adını duymadığımız ancak şimdilerde faydaları saymakla bitmeyen gıda maddeleri duyar olduk. Kinoa da bunlardan biri. Üstelik sayısız tarife eklenerek lüks restoran ve kafelerin mönülerine girmeyi dahi başardı. Kinoa; Güney Amerika’nın And dağlarında yetişen, ıspanak ve pancar gibi bitkilerin alt familyasında kendine yer bulan tahılımsı bir bitki tohumudur. Bundan yüzyıllar önce bazı kabilelerin ana besin kaynağı olan kinoa, şimdilerde saymakla bitmeyen faydalarıyla yeniden tercih edilmeye başlandı. Hatta Birleşmiş Milletler, 2013 yılını Uluslararası Kinoa Yılı ilan etti. Bir gıda maddesi için oldukça övücü bir tanımlama değil mi?

Doç. Dr. Halit Yerebakan

özel içeriğidir.

Continue reading …

Page 1 of 21 2
maltepe escort ataşehir escort kartal escort tuzla escort gebze escort ümraniye escort pendik escort kurtköy escort bostancı escort kartal escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort çekmeköy escort göztepe escort