10 sualde romatizma

10 sualde romatizma

Ülkemizde romatizmal hastalıklar oldukça yaygın olarak görülüyor. Başta eklemler olmak üzere, adaleler, kemikler, eklem bağları ve omurga gibi hareketi sağlayan doku ve uzuvlar hastalıktan etkileniyor. Romatizmanın, kalp-damar sistemini yakalaması ise bulgu vermeden izleyebildiği için yaşamı tehdit edici olabiliyor. Liv Hospital Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Şenol Kobak romatizma ile alakalı merak edilenleri anlattı.

1 – Romatizma nedir

Adale – iskelet sistemini öncelikle yakalayan, fakat bir hayli iç uzuv yakalanışı da yapabilen, kronik hastalıklardır.

2 – Kimler romatizmal hastalıklara tutulur

Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında dahil her yaşta görülebilir. Genç yaştaki erkeklerin veya doğurganlık çağında bayanların yanı gizeme, yaşlılarda dejeneratif ağırlıklı romatizmal hastalıklar da görülebilir.

3 – Genetik bir geçiş mevzubahisi mudur

Evet, bir hayli romatizmal hastalıklarda, genetik geçiş mevzubahisi olabilir. Bazı genlerin varlığında, hastalığa yatkınlık çoğalmıştır ve hastalık daha ağır bostancı escort izler.

4 – Hangi şikayetler varsa, romatizmal bir hastalıktan şüphelenmelidir

Romatizmal hastalıklar, çok geniş ve değişik belirtiler ile kendini gösterebilir. Her ne kadar sızı şikayeti ön tasarıda olsa da, bu buzdağın yalnızca görünen kısmıdır. Genel olarak, eklemlerde sızı, şişlik, hareket kısıtlığı ve sabah tutukluğu mevcuttur.

5 – Hangi şikayetleri ile hastalar hekime müracaat etir

Sızı, hastayı hekime getiren en ehemmiyetli şikayettir. Genç erkeklerde oluşan, sabah tutukluğu ile beraber olan bel, sırt ve boyun sızıları varlığında, romatizmal bir hastalık düşünülmelidir. Genç/orta yaş bayanlarda minik eklemlerde sızı, şişlik ve sabah tutukluğu da görülebilir. Bunun yanı gizeme, ağız ve göz kuruluğu, ten döküntüleri, ağız ve genital bölgede aftlar, el veya ayak parmaklarda beyazlaşma, sararma ve morarma, ten sertliği, saç dökülmesi, adale sızıları ve eforsuzluk, yineleyen ateş, karın ve/veya göğüs sızıları hamleleri de görülebilir.

6 – Romatizmal hastalıklar yalnızca eklemleri mi meblağ

Hayır, eklem yakalanışı, buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. Evet, hastalar sıklıkla bu şikayetleri ile müracaat etir. Fakat romatizmal hastalıkları, yaşamı tehdit eden iç uzuv kalp, akciğer, böbrek, asap sistemi yakalanışları da yapabilir. Efor ile büyüyen soluk darlığı ve/veya kuru öksürük, akciğer yakalanışın ilk semptomları olabilir. Göğüs sızısı ve/veya çarpıntı, kalp yakalanışın belirtileri olabilir. İdrarda renk farklılığı, hipertansiyon ve/veya böbrek yetmezliğine kadar varan, böbrek yakalanışı görülebilir. Yeniden baş sızısı, unutkanlık, sara veya el ve ayaklarda anlaşma, karıncalanma ve eforsuzluk, asap sistemini yakalanışın bazı bulgularıdır.

7 – Romatizmal hastalıklar sakatlık yapar mı

En sık görülen romatizmal hastalıkların cemiyette görülme oranı 100’de 1’dir. Romatizmal hastalıkları, değişik seyir ve prognoza sahipler. Bu seyri tanımlayan etkenlerin içinde, hastalığın tipi, erken tanı ve rehabilitasyon yanı gizeme, hasta eğitimi ve bilinçlendirilmesi kazanç. Bazı romatizmal hastalıklar, sakatlıkla ile sonuçlanabilir.

8 – Romatizmal hastalıkların tanısı nasıl konulur

Erken tanı romatizmal hastalıklarda çok ehemmiyetlidir. Erken tanı, sakatlıkları ve iç uzuv yakalanışlarını önleyebilir. Hastalığın tanısında en ehemmiyetli unsur, hastalıkla ile alakalı iyi bir hikaye ve hasta tetkikidir. Hastanın şikayetleri, öz ve soygeçmişi ile alakalı belirtiler, iyi bir tetkik ile birlikte, doğru tanı için olmazsa olmazlarıdır. Kan ve idrar muayeneleri yanı gizeme, direk grafi, ultrasonografi, bilgisayar tomografi de gerekebilir.

9 – Romatizmal hastalıkların rehabilitasyonu muhtemel mi

Romatizmal hastalıklar, kronik, enflamatuvar hastalıklardır. Rehabilitasyondaki emel yalnızca hastalığı hakimiyet altına almak değil, hastaların fonksiyonel vaziyetini ve hayat niteliğini de artırmaktır. Son senelerde büyüyen rehabilitasyon alternatifleri ile bu amaçlara büyük bir oranda erişilir. Romatizmal hastalıklar sızı kesici ilaçlarla değil, hastalığın seyrini ve prognozunu değiştiren, esas tesirli ilaçlar ile olmalıdır. Hedef yalnızca sızıyı değil, hastalığı hakimiyet altına almak olmalıdır. Son 10 seneden beri, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda, devrim kalitesinde büyümeler olmuştur. Bu hastalıkların oluşmasında misyon alan bazı moleküller keşfedilmiş ve bunlara müteveccih geliştirilen ilaçlar ile hastalığın hakimiyet altında yakalanması muhtemel olmuştur.

10 – Kortizon ilacı hakkında ne düşünüyorsunuz

Kortizon, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda sıklıkla kullanılan bir ilaçtır. Gerektiği gidişatlarda, uygun doz ve kesinlikle hekim hakimiyeti altında, güvenle kullanılabilir.

Gut hastalığıyla alakalı öğrenilmesi gereken her şey

Gut hastalığıyla alakalı öğrenilmesi gereken her şey

Eklemde aniden büyüyen gut hastalığı, sızı, kızarıklık, şişlik ve hassasiyetle karakterize, mikrobik olmayan bir eklem cerahatidir. Sıklıkla ayağın başparmağında başlar. Ancak, diz, ayak bileği, dirsek, el parmağı eklemleri de etkilenebilir. ‘Kralların hastalığı’, ‘zengin hastalığı’, ‘damla hastalığı’ gibi isimlerle de anılır. Erkeklerde daha sık görülen gut hastalığı, bayanlarda menopozla beraber görülebilir. Çoğunlukla metabolik belirtinin bir parçası olan gut hastalığı, kolesterol, trigliserit yüksekliği hiperlipidemi, yüksek tansiyon, aterosklerotik kalp hastalığı, diyabetes mellitus, obezite gibi rahatsızlıklarla beraber görülür. İşte Gut hastalığı ve rehabilitasyonu hakkında öğrenilmesi gereken her şey.

Gut hastalığı bulguları

Akut gut hamleyi, genellikle gece yarısı veya sabaha doğru, ayak baş parmağında veya yakalanan eklemde şiddetli sızı, şişlik, kızarıklık, hassasiyet ve ısı çoğalışıyla başlar. Eklemdeki sızı ve hassasiyet o kadar şiddetlidir ki; şahıs üzerine basamaz, hareket ettiremez, kundura giyemez hatta yorganın dahi dokunmasını istemez. Sızı ilk 12-24 saat içinde daha da şiddetlenir. Hamle birkaç gün ile birkaç hafta içinde vasati bir hafta kendiliğinden geçer. Bazen o eklemde, daha eksilmekle beraber birkaç hafta daha rahatsızlık hissi kalabilir.

Nasıl teşhis edilir?

Gut tanısında eklem akışkanının araştırılırken polarize ışık mikroskobunda mono-sodyum ürat kristallerinin görülmesi ehemmiyetlidir. Ürik asit kristalleri, iğne ucu gibi iki ucu aşikar yapıdaki kristaller biçimindedir; sarı-yeşil refle verir. Kan testleriyle ürik asit seviyelerine bakılabilir, ancak gut tanısı koyulamaz. Hamle sırasında sıradan, hatta düşük dahi olabilir. Eklem akışkanında akyuvar rakamı da gut teşhisinde destekçidir.

Gut hastalığı rehabilitasyonu

Gut rehabilitasyonu, hamle ve hamle dışı rehabilitasyonlar olmak üzere iki safhalıdır. Rehabilitasyonun emeli gut saldırılarının ve karmaşıklıklarının önlenmesidir. Kan, ürik asit seviyesini 6mg/dL’nin altında meblağ. Akut gut artriti büyüdüğünde, sızı ve inflamasyonu gidermek için steroid olmayan sızı ve inflamasyon giderici ilaçlar naproksen, diklofenak, indometazin gibi rehabilitasyonlar mide gözeticisiyle verilmelidir. Altta uyuyan koroner problem veya böbrek işlev bozukluğu gibi yandaş hastalık vaziyetlerinde, tercihen eklem içine kortikosteroid enjeksiyonu veya düşük-orta doz kortikosteroidin ağızdan kullanımı seçim edilebilir. Gut karmaşıklıkları ve hamle gelmesini önlemek için ürik asit imalini eksilten ilaçlar kullanılabilir. Ürik asit atılımını artıran ilaçlar kullanılır. Ancak bu cins ilaçlar döküntü, mide sızısı ve böbrek taşı gibi yan tesirlere neden olabilir.

Gut hastalığı kimlerde görülür?

Gut için belli tehlike etkenleri mevcuttur. Mevzubahisi tehlike etkenleri şunlardır:

– Fazla içki tüketimi, kırmızı et, sakatat, kabuklu deniz mahsulleri, fruktozdan zengin besin ve şekerli meşrubatlar.

– Hakimiyetsiz kan tazyiki, diyabet, fazla kilo, yüksek yağ ve kolesterol seviyeleri, ateroskleroz gibi rahatsızlıklar.

– Tiyazid grubu diüretikler idrar söktürücüler, kanı sulandırıcılar idrarla atılımını maniler, uzuv nakli rehabilitasyonunda uzvun atılımını önleyen bazı ilaçlar, lösemi rehabilitasyonunda kullanılan ilaçlar.

– Anne, baba ve kardeşler gibi birinci derece akrabalardan rastgele birinde gut varlığı. Gutta çoklu genetik yatkınlık mevzubahisidir.

– Yaş ve cinsiyet ehemmiyetli bir etmendir. Bayanlarda ürik asit seviyesi, erkeklerden daha düşüktür. Ancak menopozdan sonra bayanlarda da ürik asit seviyesi yükselir ve gut tehlikeyi çoğalır. Erkeklerde 40-50’li yaşlarda başlarken, bayanlarda daha ileri yaşlara kayar.

– Ender görülen bazı genetik hastalıklar Lesch Nyhan belirtiyi gibi.

Gut hastalığına karşı ne yapmalısınız?

– Günde 8-16 kadeh su için veya eş bedeli akışkan 2-4 litre alın.

– İçkiden kaçının özellikle bira.

– Orta ölçüde protein harcayın ve pürinden zengin yiyeceklere dikkat edin. Doymamış yağ harcayın.

– Günlük et, balık ve kümes hayvanlarından 113-170 gramı geçmeyin.

Sedef hastalığında dikkat edilmesi gerekenler

Sedef hastalığında dikkat edilmesi gerekenler

Kırmızı taban üzerinde sedef rengi pullarla kendini gösteren sedef hastalığının izleri birkaç milimetre büyüklüğünden birkaç santim büyüklüğüne kadar değişebiliyor. İlerlediği zaman tüm bedeni kaplayan hastalığa kaşıntı ve kuruluk hissi gibi bulgular eşlik ediyor. Erişkinlerde görülmesinin yanı gizeme çocukluk çağında da ortaya çıkabilen sedef hastalığının uygun rehabilitasyon ile mesele olmaktan çıktığını söyleyen Liv Hospital Cildiye Uzmanı Dr. Ahmet Günay, ilerlediği zaman tüm bedeni kaplayabilecek bu hastalığı ve dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Sedef hastalığı rehabilitasyon edilebilir mi

Sedef hastaları genellikle kepeklenme, kabuklanma, kabukların kıyafet üzerine ve çevreye dağılması, kaşıntı, tırnak bozukluğu, el ve ayaklarda sızı şikayetlerine müracaat etiyor. Hastalık bulaşıcı değil ve muhtelif rehabilitasyon usulleri var. Uygulanan en daha önceki rehabilitasyon usulü, kabukların dökülmesi ve kızarıklığın geçmesini sağlayan kremlerle yapılan rehabilitasyon. Kabuk ve pulları ortadan kaldırmak için hazır krem ve losyonlar olduğu gibi, içine salisilik asit gibi atayıcıların katıldığı el üretimi ilaçlar da kullanılıyor. Genellikle galibiyetli olan bu rehabilitasyon usulü vazgeçildiğinde bulgular bir müddet sonra yineliyor ve usule tekerrür başlamak gerekiyor.

Güneş sedefe iyi geliyor

Sedef hastalığında uygulanan öbür bir usul ise PUVA rehabilitasyonu. Usul teni ultraviyole ışınlarına karşı duyarlılaştıran ilaçları ağızdan verip bir müddet sonra hastaya rehabilitasyon edici ultraviyole ışını veren makinelere maruz vazgeçmeye direniyor. Seanslar halinde uygulanan rehabilitasyonda gülümseyici neticeler alınıyor. Ancak rehabilitasyon vazgeçildiğinde hastalık bir müddet sonra yineleyebiliyor. Zati rehabilitasyonda kullanılan ışınlar güneşin yaydığı ışınların eşi. Yazın sedef hastalarının iyileşmesinin nedeni budur.

Romatizmal şikayeti bulunan hastalarda rehabilitasyon

Tam bu rehabilitasyonlardan fayda göremeyen, ağır tırnak ve eklemlerinden rahatsız olan sedef hastalarına günümüzde bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar uygulanabiliyor. Bu usul iş ve sosyal etrafında yağlı kremler kullanmak istemeyen ve bu rehabilitasyonları sınamış olan hastalar için idealdir. Bağışıklık sistemini etkileyen ilaçlar, sedefte olduğu gibi romatizmal hastalıklar ve kanser rehabilitasyonunda da kullanılan ilaçlardır. Ancak dozaj olarak öbür hastalıklara göre çok az dozda kullanılması yeterli olabiliyor. Bu ilaçlar dermatolog hekim hakimiyetinde zorunlu dozda ve zorunlu testler yapılması koşuluyla güvenle ve yan tesir olmadan kullanılabilir. Rehabilitasyon müddetleri iki ay ile bir sene arasında olup zaman zaman yinelenmeleri gerekebilir. Özellikle romatizmal şikayeti olan sedeflilerde en aktif rehabilitasyon usulüdür.

Stres sedefi negatif etkiliyor

Stresin hastalığı negatif etkiliyor. Psikolojik gidişat hastalığın başlaması için tetikleyici etken oluyor. Sedef hastanın yapmaması gereken tek şey kese, fırça ya da tırnaklama yoluyla kabuklardan kurutulmaya çalışmak. Bu vaziyette tenin yapısı bozuluyor ve iyileşme güçleşiyor.

Lazer ile gözlükler ve lensler tarih oluyor

Lazer ile gözlükler ve lensler tarih oluyor

Gözlerinde kırma meseleleri olan, gözlüksüz ve kontak lenssiz bir hayatın hayalini kuranlar için lazer operasyonları, hayat niteliklerini ciddi miktarda çoğaldıracak cerrahi müdahalelerdir. Gözlük ve lenslerin bakımlarının yanı gizeme, neden oldukları nedeniyle de her sene on binlerce hasta lazer operasyonunu seçim ediyor. Dünyagöz Etiler’den Op. Dr. Efekan Coşkunseven, refraktif cerrahi ile alakalı ehemmiyetli bilgiler paylaşıyor.

Lazerde son teknoloji

Günümüzde kullanılan lazer teknolojileri hakkında ayrıntılı bilgiler paylaşan Op. Dr. Coşkunseven, “Günümüzde üç jenrasyon Lazer usulü bulunmakta. Birincisi yüzeysel usul olan Notouch-PRK –LASEK- Epilasik; ince kornealarda seçim ettiğimiz ve şahsa özel Wavefront teknolojisiyle uyguladığımız çok galibiyetli bir usul. Usulin en büyük dezavantajı ne yazık ki operasyon sonrası yaşanan sızılar. Ancak 3 gün sonra hasta müthişe yakın bir görüş ile basmakalıp yaşantısına dönebiliyor.

İkinci nesil olan Lasik, korneadan ince bir flep kaldırılarak yapılan bir usul. Bu usulün başına gelen ‘i’ harfi ‘intelligent’ başka bir deyişle uslu anlamına geliyor. I-lasik femtosaniye lazer ile kaldırılan flepin altına, şahsa özel başka bir deyişle WaveFront teknolojisi ile müdahale yapılıyor. Son 20 seneye damgasını vuran bu usul, Wavefront teknolojisi sayesinde şahısların %90’ında gözlükten daha iyi bir görme elde etmelerini sağlıyor.

Üçüncü nesil ise hiç flep kaldırmadan çok özel bir fentosaniye lazer usulü ile yapılan, korneadaki lentikül dediğimiz ince dokunun çıkarılarak gözün kırma hatalarının düzelmesini sağlayan SMİLE usulü. Hiç flep oluşturmaması, asapları kesmemesi ve bu surattan kuruluk tehlikesinin daha az olması başlıca avantajları. Biz Dünya Göz Sağlık Kurumu olarak bu üç nesil lazer usulünü de bünyemizde bulunduruyoruz” şekline söyledi.

Cerrahi evveli tetkik ehemmiyetli

Lazer harekâtlarında en ehemmiyetli noktanın, cerrahi müdahale evvelinde yapılacak olan tetkik olduğunu belirten Op. Dr. Coşkunseven, “İşlemden en fazla dün, göz yapısının ve vaziyetinin işleme uygun olup olmadığının anlaşılması için yapılacak tetkik çok büyük ehemmiyet taşıyor. Zira lazer harekâtı, her göze uygulanamayabiliyor ve sağlık kurumumuzun bilgilerine göre, lazer operasyonu olmak isteyen şahısların yalnızca %50’sinin gözleri rehabilitasyona uygun bulunuyor. Harekâtın yapılacağı hastalarda aranan özellikler; 18 yaş üzerinde olunması, göz derecelerinin harekât evvelindeki 1 senelik süreçte 0,50 diyoptriden fazla değişmemiş olması, -10 diyoptriye kadar miyop, -6’ya kadar astigmat ve +4 diyoptriye kadar hipermetrop bulunması, kornea doku kalınlığının yeterli olması, diyabet, romatizma eşi sistematik hastalıkların bulunmaması, gözlerde başka rastgele bir hastalık olmaması ve göz yapısının tetkik neticesinde lazer harekâtına uygun bulunması biçiminde sıralanabilir. Yapılacak tetkik sayesinde, yanlış müdahalelerin önüne geçmek olası” dedi.

Sızısız bir rehabilitasyon

Lazer harekâtları ile alakalı yanlış öğrenilen noktalara dikkat sürükleyen Op. Dr. Coşkunseven, “Lazer ile alakalı ulus arasındaki yanlış bilgiler arasında en ehemmiyetlisi, harekâtın sızılı ve kanamalı bir müdahale olduğudur. Bu bilgi tamamen yanlış. Zira hiçbir biçimde rastgele bir kanama olmamasının ötesinde, lazer harekâtları sızısızdır ve iyileşme süreçleri de oldukça süratlidir. Müdahale, gözün damarsız bir dokusu olan korneaya yapılır ve damla anestezisi kullanılarak hiçbir sızı veya sancı sezilmez. Ayrıca bu rehabilitasyonun ardından hastalar, ilerleyen yarıyıllarda katarakt gibi değişik göz hastalıklarının rehabilitasyonlarını da gönül rahatlığı ile hakikatleştirebilirler. Hastaların, operasyon olacakları sağlık kurumularda; teknolojik ve hijyenik altyapı, doktor kadrosunun tecrübeyi, tüm tıbbi malzemelerin yalnızca kendileri için kullanıldığından emin olmaları ve bu sağlık kurumunun gözün her dalında hizmet vermesi, dikkat etmeleri gereken hususlar” biçiminde uyardı.

Rehabilitasyon sonrasında dikkat edilmesi gerekenler

Uygulanacak olan rehabilitasyon sonrasında, hastaların dikkat etmeleri gereken mevzularda ihtarlarda bulunan Op. Dr. Coşkunseven, “Lazer rehabilitasyonlarının ardından hastalar, genellikle ertesi gün işe gidebilirler. İlk birkaç saatlik süreçte, hafif bir batma hissi ve sulanma yaşanması sıradandır. İlaçların, hekimin öneri ettiği biçimde kumpaslı bir biçimde kullanılmasını ve güneş ışınlarına karşı ilk günlerde güneş gözlüğü takılmasını öneri ediyoruz. Ayrıca ilk 24 saatlik süreçte, hastaların banyo yapmaması ve rehabilitasyon edilen gözle oynamaması da enfeksiyon tehlikesini eksiltecektir. Ayrıca emin aralıklarla yapılacak hekim hakimiyetlerine gitmekte de büyük fayda var” ifadelerini kullandı.

Arı mahsulleri artık sıhhat alanında kullanılabilecek

Arı mahsulleri artık sıhhat alanında kullanılabilecek

Sıhhat Bakanlığı bünyesinde kurulan Ananesel ve Bitirici Tıp Uygulamaları Daire Başkanlığı ile pek çok yararı bulunan arı mahsulleri, seçenek tıp alanında da kullanılabilecek. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, arı mahsullerinin artık sıhhat alanında apiterapi olarak uygulanacağını belirtti. Romatizma ve eklem sızılarının rehabilitasyonunda da arı mahsullerinden faydalanılacak.

Arı mahsullerinin tıpta kullanımı hakkında Sıhhat Bakanlığı ile yapılan görüşmelerin netice verdiğini belirten Yılmaz, “Nihayet ‘Ananesel ve Tamamlayacı Tıp Uygulamaları’ ismi altında daire başkanlığı heyetti. Artık arı mahsullerinin tıp alanında kullanılmasının önü sarih. Arıcılar olarak bunun keyfini yaşıyoruz” diye konuştu.

Yaralarda bal kullanılabilecek

Arı mahsulleriyle rehabilitasyon apiterapinin uygulamaya geçtiğini, böylece arı mahsullerinin pek çok hastalığı önleyeceğini veya iyileşmesine takviyeci olacağını söyleyen Yılmaz, “Arı mahsullerinde bal, propolis, arı sütü, polen ve arı zehiri apiterapinin faal maddeleridir. Misalin bal, gama ışınlarından geçiriliyor ve yaralarda kullanılabiliyor. Pansuman sırasında kullanılan gazlı bez, ballı bez olabilecek. Zira ballı bezin öteki beze göre yarayı daha süratli iyileştiği öğrenilmektedir. Yeniden propolis, tıp alanında muhtelif hastalıkların rehabilitasyonunda kullanılabilecek. Arı zehrinden ise romatizma ve eklem sızılarının rehabilitasyonunda faydalanılabilecek” diye konuştu.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde muayenehane çalışmalarının devam ettiğine vurgu yapan Yılmaz, “Buradaki öğretim abonemiz Prof. Dr. Mehmet Han Yüksel öğretmenimiz aynı zamanda apiterapi rejisörlüğünün hazırlanmasında vazife almıştır. Bu mevzuda kendisiyle beraber çalışmalarımız sürüyor” biçiminde konuştu.

Romatizma hastaları için bereketli nebatlar

Romatizma hastaları için bereketli nebatlar

Akupunktur ve Nebatlarla Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ümit Aktaş romatizma hastalarına iyi gelen mutfağınızdaki natürel sızı kesicileri anlatıyor.

Mevsiminde olmayan hiçbir şeyi harcamayın diyen Aktaş, “Romatizma hastaları domates harcamasın, onun yerine kiraz depolayıp kiraz harcasın” dedi.

İşte Dr. Ümit Aktaş’ın romatizma hastalarına teklifleri:

Continue reading …

Romatizma ve diz sızılarını geçiren harikulade yöntem

Romatizma ve diz sızılarını geçiren harikulade yöntem

Atv ekranlarında yayınlanan ‘Zahide ile Yetiş Yaşama’ programına misafir olan Prof. Dr. Ahmet Maranki romatizma ve diz sızısı problemi olanlara özel bir yöntem söyledi.

Malzemeler

5 gr. kekik yağı
5 gr. susam yağı
5 gr. sedir yağı
5 gr. ısırgan yağı
5 gr. okaliptus yağı
10 gr. nane yağı
10 gr. biberiye yağı
20 gr. relshi mantarı yağı
20 gr. sarı kantaron yağı
300 gr. saf katkısız vazelin yağı

Susam yağını gözenekleri açıcı, ısırgan yağını ödem atıcı, okaliptus yağını güzel kokusu ve yakıcı özelliği sebebiyle kullandıklarını belirten Maranki, bu tasvirin nasıl uygulandığını anlattı.

Uygulanışı:

Vazelin yağını bir sırça kaseye alın. Değişik tüm malzemeleri üzerine ilave edin ve iyice karıştırdıktan sonra ağrıyan bölgeye masaj yaparak sürün. Daha sonra bir streçle o bölgeyi sarın ve sabaha kadar bekletin.

İşte Ahmet Maranki’den romatizma ve diz sızılarını geçiren harikulade yöntem İZLE:

Continue reading …

Romatizma sızılarına inanılmaz çözüm

Romatizma sızılarına inanılmaz çözüm

Dirseğinizde, bileğinizde, parmaklarınızda, omuzlarınızda kısacası parmak uçlarınızdan boynunuza kadar tüm minik eklem yerlerinizde alana gelen ve artık kronikleşen bu sızılardan kurtulmanız artık çok basit!

Zira size önereceğimiz bu pratik usul ile sızılarınız gevşemekle ve zamanla yok olmakla kalmayacak. Aynı zamanda yoğun neme maruz kalan cildinizde, gözle görülür bir başkalaşım olacak.

Atv’de yayınlanan ”Zahide ile Yetiş Yaşama” isimli programa katılan Dr.Gürkan Kubilay’ın hazırladığı bu inanılmaz karışım için;

Malzemeler

Bir yemek kaşığı zeytinyağı
10 damla sarı kantaron yağı

Nasıl yapılır

Bir yemek kaşığı zeytinyağına 10 damla sarı kantaron yağı denk gelecek miktarda karışımınızı ayarlayın. Daha sonra videoda gösterilen hareketlerle masaj yapın.

Hangi hareketler ile ileti yapılacağını ve bu karışımın hangi sızılara iyi geldiğini bilmek için;

Romatizma sızısı sürükleyenler için özel karışım İZLE:

Continue reading …

Sabahları şiddetli topuk sızınız varsa dikkat

Sabahları şiddetli topuk sızınız varsa dikkat

Türkiye’de en sık görülen romatizmal hastalıklardan biri olan ankilozan spondilit özellikle 45 yaş altı şahıslarda ortaya çıkıyor. Üç aydan uzun süren bel, sırt ve boyun sızılarıyla kendini gösterebilen ankilozan spondilit hastalığı hakkında bilgi veren Erciyes Üniversitesi İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı, Türkiye Romatoloji Derneği Abonesi Doç. Dr. Soner Şenel, istirahat sonrası görülen topuk sızılarının bu hastalık için ayırıcı bir semptom olabileceğini belirtti. Zamanla, kemik dokuda gelişmeye neden olan ve röntgen çekimlerinde topuk dikeni diye adlandırılan belirtinin ortaya çıkmasına neden olabilen ankilozan spondilit, zamanında teşhis ve rehabilitasyon edilmediği takdirde kalıcı kemik ve eklem zararlarına neden oluyor.

Millet arasında irinli bel-omurga romatizması olarak adlandırılan ankilozan spondilit, ehemmiyetli bir romatizma çeşididir. Türkiye’de en sık görülen irinli romatizma cinsi olan ankilozan spondilit genellikle bel, sırt ve boyun sızılarıyla ortaya çıkar. Cemiyette ankilozan spondilitin rehabilitasyonu olmayan bir hastalık olduğu doğrultusunda yanlış bir kanının bulunduğunu belirten İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Doç. Dr. Soner Şenel, şunları kaydoldu: “Cemiyetin bu hastalık mevzusunda bilinçlenmesi çok ehemmiyetli. Artık ankilozan spondilitin rehabilitasyonunu daha aktif bir biçimde yapabiliyoruz ve hastaların yaşam niteliğini yükseltebiliyoruz.”

Sabahları şiddetlenen topuk sızısına dikkat edilmeli

Tüm ankilozan spondilit hastalarında olmasa da, çoğunda topuk sızısı görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Soner Şenel, topuk sızısının ehemmiyetli bir bulgu olduğunu belirterek şunları söyledi: “Hastalık başlangıcı veya seyri esnasında, özellikle sabahları veya istirahat sonrasında topuk sızısı ortaya çıkabilir. Özellikle 45 yaş altı, kilolu olmayan ve ağır fiziksel işlerde çalışmayan şahıslarda görülen ve özellikle istirahat sonrası ortaya çıkan topuk sızısı, ankilozan spondilit hastalığının ehemmiyetli ve spesifik belirtilerinden kabul edilebilmektedir. Topuk sızısı, hastalığın topuktaki entezis, başka bir deyişle tutunma bölgelerini etkilemesi neticesinde oluşmaktadır. Ankilozan spondilitte görülen topuk sızısının sebebi, genellikle ayak tabanındaki adalelerin ve bacak arka grup adalelerinin kalkaneus diye adlandırdığımız topuk kemiğine bağlandığı yerdeki romatizmal tutulumdur.

Zaman içerisinde ayak tabanındaki bu tutulum kemik dokuda gelişmeye neden olmakta ve röntgen çekimlerinde topuk dikeni diye adlandırdığımız belirtinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla 45 yaş evvelinde topuk dikeni tespit etilen hastaların, topuk dikeninin sebebi mevzusunda kesinlikle ankilozan spondilit açısından deneyimli bir doktora, olasıysa romatoloğa erişmesini öneri ediyoruz. Ancak her topuk sızısının romatizmal hastalık bulgusu olmadığını da unutmamak gerekir. Gücenmeye, zorlamaya, ağır yük taşımaya ve uzun süre ayakta kalmaya bağlı mekanik stres sebebiyle de topuk sızısı ortaya çıkabilir. Ayrıca kilolu bayanlarda da menopoz sonrasında, romatizmal kaynaklı olmayan topuk sızısı görülebilir.”

Sebebi ankilozan spondilit olabilir

Ankilozan spondilitin bayan ve erkeklerde aynı oranda görüldüğünü dile getiren Doç. Dr. Soner Şenel şöyle devam etti: “Semptomların 45 yaş altı şahıslarda görülmesi özellikle ehemmiyetlidir. Zira topuk dikeni menopoz sonrası bayanlarda ya da çok fazla kilolu bayanlarda mekanik strese bağlı olarak da görülebilir. Ya da ilerleyen yaşlarda kireçlenmenin bir belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Ankilozan spondilitin teşhisi için fiziksel tetkik gerekir. Sonrasında yan ayak grafisiyle topuk dikeni görüntülenebilir. Bazı hastalarda sızı olmasına karşın kemikte bir farklılık oluşmadığı için röntgende topuk dikeni görünmeyebilir ama bu bir problem olmadığı anlamına gelmez.

Hastanın sızısı ve şikâyeti varsa, fizik tetkik belirtisi varsa, bu da tek başına anlamlıdır. Bu hastalık kemiklerde gelişmeye neden olduğu için, teşhis ve rehabilitasyonda geç kalınması neticesinde omurga kemiklerinde, kalça kemiklerinde ve eklemlerde bozulmalar alana gelebilir. Zamanla ilerleyen bu bozulmalarla hastaların yaşam niteliği çok düşer. Çalışmayı, konut işi yapmayı ve yevmiye yaşamı banal bir biçimde sürdürmeyi güçleştirir. Bu sebeple özellikle 45 yaş altı şahıslar, üç aydan uzun süren bel, sırt ve boyun sızıları ve özellikle istirahat sonrası görülen topuk sızısı yaşadıkları takdirde zaman kaybetmeden bir romatoloğa görünmelidir.”

Genç bayanların kabusu: Endometriosis

Genç bayanların kabusu: Endometriosis

Endometriosis, faize çağındaki genç bayanlarda görülen ve çok farklı bulgular verebilen bir hastalık. Sıklığı kesin olarak öğrenilmemekle birlikte, kısırlık yakınması olan bayanlarda yüzde 20-40 oranında tesadüfülüyor. En ehemmiyetli bulgularından biri sızılı adet görme…

Sizi çölyak hastası sanabilirler

Fakat, tanı gecikip, bulgular şiddetlendikçe gidilen değişik uzmanlık alanlarındaki hekimler sizi testlerle doğrulanmasa da çölyak hastası ya da irritabl barsak hastalığı tiroid hormonları bayağı olsa da otoimmun tiroid irini, ya da eklem romatizması tanısı koyup rehabilitasyon etmeye çalışabilirler.

Hekimler tarafından sıçranan en ehemmiyetli endometriosis semptomları…

Ağırlıktaki dalgalanmalar

Endometriosis östrojen bağımlı bir hastalıktır. Yüksek östrojen, düşük progesteron endometriosisin tetikleyicisidir. Anormal endometriotik hücreler özstrojenle gelişir, büyür aynı zamanda sizin faize kapasitenizi de bozar. Bu hormonal başkalaşımlar ağırlıkta da dalgalanmalara yol açar. Ciltte çatlaklar alana kazanç. Estrojen kontrolü kilo çoğalışı ve sellülitlere neden olur.

Besinlere tahammülsüzlük ve yiyecek alerjileri

Endometriosisli bayanların pekçoğu tanı konmadan evvel ya da konduktan sonra, sindirim meseleleri ve karın sızısı yakınmaları sürüklemiştir. Hatta çoğuna “gluten intoleransı” ya da yiyecek allerjisi tanısı konmuş yumurta, soya, süt ve süt mahsulleri menedilmiştir. Natürel bu besinlerin ortak noktası hormonlardır. Endometriosis bedeninizi enfekte ettiğinde aldığınız etrafsal ya da suni östrojenler kendinizi daha makûs sezdirecektir. Bazen yiyecek allerjileri endometriosisin yegane bulgusu ve hakikat semptomu olabilir. Çoğunlukla bu bulgular endometriosisle ilişkilendirilmez, yiyecek allerjisi tek problem olarak görülür.

Düşük magnezyum

Düşük magnezyum seviyesi endometriosis bulgularını şiddetlendirir. Östrojen bedendeki mağnesyumu yiyip bitirir.Vücutta östrojen kontrolü olduğu sürece magnezyum seviyesi bayağıya dönmez. Düşük magnezyum seviyesi sürdükçe, östrojenin uzaklaştırılması güçleşir. Düşük magnezyumun en ehemmiyetli bulgusu yaz kış ısınmayan eller ve ayaklardır.

Kronik sindirim problemleri

Endometriosisin bayan bedeninin farklı yerlerinde ortaya çıkabilir. Sıklıkla yerleştiği yerlerden biri de sindirim sistemidir. Kronik, uzun süren kabızlık yarıyılları, yiyeceklerin hazmedilmesinde eforluk ve hiçbir tanıya eriştirmeyen kolonoskopiler de gerçeğinde endometriosisli bayanların öykülerinde sıkça yer alır. Bu sindirim problemleri adet yarıyılında makûsa giderler. Ağrı ve kabızlık çoğalır. Hakikat vaka, anormal hücrelerin sindirim sistemine de saldırmasıdır.

Sırt ve arka bacak sızısı

Rahim artta yer alan boşlukta yer alan endometriosis siyatik asaba bası yapabilir. Bu bası neticesinde fizyoterapistin ya da masajcının çözüm bulamadığı sırt, bel ve bacak sızıları alana kazanç. Bu sızılar adetten hemen evvel ve adet sırasında şiddetlenir.

Sistit ve idrar yolu enfeksiyonu

Endometriosisli bayanların çoğu genç kızlıklarından beri kronik mesane ya da idrar yolu enfeksiyonundan yakınmaktadır. Bu bulgular endometriosis odaklarının mesaneye yakın olmasındandır.

Sık sık mantar enfeksiyonu geçirme

Endometriosis bağışıklık sistemini yakından ilgilendiren bir hastalıktır. Bu sebeple vajina da ve boğazda mantar enfeksiyonuna çok sık tesadüfülür. Hatta dışkı testlerinde dahi mantar enfeksiyonu görülebilir. Bu da bağışıklık sisteminin zayıflamasının bir bulgusudur. Hormona bağımlı başağrıları da endometriosis neticeyi oluşabilir.

Kısırlık

Çocuk sahibi olmakta eforluk, çoğu kere endometriosisin teşhis edilmesinin en basit yoludur. Özellikle de nedeni meçhul kısırlık hadiselerinde endometriosis kesinlikle akla gelmelidir. Bazen hiçbir yakınma yokken dahi tek belirti infertilitedir. Natürel rehabilitasyonun tasarıyı hastalık şiddetine göre değişmektedir.

Endometriosisle nasıl savaşırım

– İmmun sistemini kuvvetlendir

– Hormon balansını sağla

– Sıhhatli beslen

– Sıhhatini umursa

– Zehirli Maddelerden uzak dur

– Kimyevi tuvalet malzemelerini çöpe at

– Pozitif ol

– Bedeninin sesine kulak ver

Page 1 of 21 2
maltepe escort ataşehir escort kartal escort tuzla escort gebze escort ümraniye escort pendik escort kurtköy escort bostancı escort kartal escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort çekmeköy escort göztepe escort