10 sualde romatizma

10 sualde romatizma

Ülkemizde romatizmal hastalıklar oldukça yaygın olarak görülüyor. Başta eklemler olmak üzere, adaleler, kemikler, eklem bağları ve omurga gibi hareketi sağlayan doku ve uzuvlar hastalıktan etkileniyor. Romatizmanın, kalp-damar sistemini yakalaması ise bulgu vermeden izleyebildiği için yaşamı tehdit edici olabiliyor. Liv Hospital Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Şenol Kobak romatizma ile alakalı merak edilenleri anlattı.

1 – Romatizma nedir

Adale – iskelet sistemini öncelikle yakalayan, fakat bir hayli iç uzuv yakalanışı da yapabilen, kronik hastalıklardır.

2 – Kimler romatizmal hastalıklara tutulur

Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında dahil her yaşta görülebilir. Genç yaştaki erkeklerin veya doğurganlık çağında bayanların yanı gizeme, yaşlılarda dejeneratif ağırlıklı romatizmal hastalıklar da görülebilir.

3 – Genetik bir geçiş mevzubahisi mudur

Evet, bir hayli romatizmal hastalıklarda, genetik geçiş mevzubahisi olabilir. Bazı genlerin varlığında, hastalığa yatkınlık çoğalmıştır ve hastalık daha ağır bostancı escort izler.

4 – Hangi şikayetler varsa, romatizmal bir hastalıktan şüphelenmelidir

Romatizmal hastalıklar, çok geniş ve değişik belirtiler ile kendini gösterebilir. Her ne kadar sızı şikayeti ön tasarıda olsa da, bu buzdağın yalnızca görünen kısmıdır. Genel olarak, eklemlerde sızı, şişlik, hareket kısıtlığı ve sabah tutukluğu mevcuttur.

5 – Hangi şikayetleri ile hastalar hekime müracaat etir

Sızı, hastayı hekime getiren en ehemmiyetli şikayettir. Genç erkeklerde oluşan, sabah tutukluğu ile beraber olan bel, sırt ve boyun sızıları varlığında, romatizmal bir hastalık düşünülmelidir. Genç/orta yaş bayanlarda minik eklemlerde sızı, şişlik ve sabah tutukluğu da görülebilir. Bunun yanı gizeme, ağız ve göz kuruluğu, ten döküntüleri, ağız ve genital bölgede aftlar, el veya ayak parmaklarda beyazlaşma, sararma ve morarma, ten sertliği, saç dökülmesi, adale sızıları ve eforsuzluk, yineleyen ateş, karın ve/veya göğüs sızıları hamleleri de görülebilir.

6 – Romatizmal hastalıklar yalnızca eklemleri mi meblağ

Hayır, eklem yakalanışı, buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. Evet, hastalar sıklıkla bu şikayetleri ile müracaat etir. Fakat romatizmal hastalıkları, yaşamı tehdit eden iç uzuv kalp, akciğer, böbrek, asap sistemi yakalanışları da yapabilir. Efor ile büyüyen soluk darlığı ve/veya kuru öksürük, akciğer yakalanışın ilk semptomları olabilir. Göğüs sızısı ve/veya çarpıntı, kalp yakalanışın belirtileri olabilir. İdrarda renk farklılığı, hipertansiyon ve/veya böbrek yetmezliğine kadar varan, böbrek yakalanışı görülebilir. Yeniden baş sızısı, unutkanlık, sara veya el ve ayaklarda anlaşma, karıncalanma ve eforsuzluk, asap sistemini yakalanışın bazı bulgularıdır.

7 – Romatizmal hastalıklar sakatlık yapar mı

En sık görülen romatizmal hastalıkların cemiyette görülme oranı 100’de 1’dir. Romatizmal hastalıkları, değişik seyir ve prognoza sahipler. Bu seyri tanımlayan etkenlerin içinde, hastalığın tipi, erken tanı ve rehabilitasyon yanı gizeme, hasta eğitimi ve bilinçlendirilmesi kazanç. Bazı romatizmal hastalıklar, sakatlıkla ile sonuçlanabilir.

8 – Romatizmal hastalıkların tanısı nasıl konulur

Erken tanı romatizmal hastalıklarda çok ehemmiyetlidir. Erken tanı, sakatlıkları ve iç uzuv yakalanışlarını önleyebilir. Hastalığın tanısında en ehemmiyetli unsur, hastalıkla ile alakalı iyi bir hikaye ve hasta tetkikidir. Hastanın şikayetleri, öz ve soygeçmişi ile alakalı belirtiler, iyi bir tetkik ile birlikte, doğru tanı için olmazsa olmazlarıdır. Kan ve idrar muayeneleri yanı gizeme, direk grafi, ultrasonografi, bilgisayar tomografi de gerekebilir.

9 – Romatizmal hastalıkların rehabilitasyonu muhtemel mi

Romatizmal hastalıklar, kronik, enflamatuvar hastalıklardır. Rehabilitasyondaki emel yalnızca hastalığı hakimiyet altına almak değil, hastaların fonksiyonel vaziyetini ve hayat niteliğini de artırmaktır. Son senelerde büyüyen rehabilitasyon alternatifleri ile bu amaçlara büyük bir oranda erişilir. Romatizmal hastalıklar sızı kesici ilaçlarla değil, hastalığın seyrini ve prognozunu değiştiren, esas tesirli ilaçlar ile olmalıdır. Hedef yalnızca sızıyı değil, hastalığı hakimiyet altına almak olmalıdır. Son 10 seneden beri, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda, devrim kalitesinde büyümeler olmuştur. Bu hastalıkların oluşmasında misyon alan bazı moleküller keşfedilmiş ve bunlara müteveccih geliştirilen ilaçlar ile hastalığın hakimiyet altında yakalanması muhtemel olmuştur.

10 – Kortizon ilacı hakkında ne düşünüyorsunuz

Kortizon, romatizmal hastalıkların rehabilitasyonunda sıklıkla kullanılan bir ilaçtır. Gerektiği gidişatlarda, uygun doz ve kesinlikle hekim hakimiyeti altında, güvenle kullanılabilir.

Doğru beslenme kanser rehabilitasyonunu pozitif etkiliyor

Doğru beslenme kanser rehabilitasyonunu pozitif etkiliyor

Nitelikli ve sıhhatli bir hayatın yanı gizeme kanser gibi ehemmiyetli hastalıklardan korunmada beslenme kumpası tesirli olabiliyor. Sebze ve meyveden zengin bir perhiz, sigarasız hayat, kumpaslı fiziksel etkinlik ve sıhhatli beden ağırlığının korunması ile kanser gelişiminde %40’lara varan bir eksilme sağlanıyor. Beslenme, kanser rehabilitasyonu gören hastalar için de çok ehemmiyetli.

kanser

Hastalıklardan korunmak için eforlu bir bağışıklık sistemi koşul

Bağışıklık sistemi, pek çok hücre ve uzvu kapsayan, oldukça karmaşık bir sistemdir. Bu sistem sayesinde fertler, kanser ve pek çok ciddi hastalıktan korunmaktadır. Sıhhatlı bir bağışıklık sistemine sahip şahıslar hastalıklara karşı mukavemetlidir. Ancak bağışıklığın zayıflaması vaziyetinde, hasarsız görünen mikrobik hastalıklar dahi hayatsal kayıplara yol açabilir.

Eforlu bir bağışıklık sistemi için 12 teklif

– Eforlu bağışıklık sisteminin olmazsa olmazı sıhhatli beslenmedir. Sıhhatlı şartlarda hazırlanmış, natürel yiyecekleri uygun ölçülerde harcamak beden için gözetici bir kalkan tesiri oluşturmaktadır.

– Ham sebze ve meyve sebzeler hastalık savıcı tesire sahiptir. Sebze ve meyveler kapsadıkları natürel vitaminler ve öbür antioksidanlar aracılığıyla, bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeye takviyeci olur.

– Yiyecek hijyeni ehemmiyetlidir. Sebze ve meyveler yıkandıktan sonra 15 dakika sirkeli suda bekletilip harcanmalıdır.

– Gün içinde yeterli protein alımı, sıhhatli bir bağışıklık sisteminin olmazsa olmazıdır. Hayvansal proteinlerle nebatsal proteinlerin balanslı bir şekilde harcanması çok ehemmiyetlidir.

– Probiyotiklerin gözetici tesirinden faydalanılmalıdır. Yoğurt ve kefir gibi besinler, mide-bağırsak sistemindeki bağışıklık sistemi personellerinin sıhhatli işleyişinde rol almaktadır.

– Su yaşam kaynağıdır. İçeriğindeki tuz ve mineraller sayesinde, gün içinde yeterli ölçüde su tüketimi, bağışıklık sistemine pozitif katkı sağlamaktadır.

– Hazır meşrubatlar yerine taze bunalmış meyve ve sebze suları seçim edilmelidir.

– Yeterli uyku sıhhat için lüzumludur. Sadece yeterince uzun zaman yatmak değil, “nitelikli” uyku da bağışıklık sisteminin sıhhatli işleyişi açısından ehemmiyetlidir.

– Kumpaslı fiziksel etkinlikler beden mukavemeti için lüzumludur.

– Pozitif olmak ve bol bol gülmek, bedene şifa sağlar.

– Sigara içilen civarlarda bulunulmamalıdır. Pasif olarak da olsa sigara dumanına maruz kalmamak genel beden sıhhati açısından ehemmiyetlidir.

– İdeal kilo korunmalıdır. Fazla kilolar hastalıklara taban hazırlayabildiği gibi süratli kilo kaybı da, bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Şuursuz, süratli kilo kaybettiren perhizlerden sakınılmalıdır.

Kanser hastaları beslenmede nelere dikkat etmeli

– Öğünlerde kesinlikle hububatlar, fasulye, sebze ve meyve gibi nebatsal kaynaklı besinler de bulunmalıdır.

– Protein lüzumu için günde bir öğünde kesinlikle balık, yağsız et ve tavuk harcamak gerekir.

– Koyu renkli öğeler zengin antioksidan kaynakları olduğu için bu cins yiyecekleri sık yemek önerilir.

– Genel olarak orta ölçüde yemek ile kilo hakimiyeti yapmak sıhhatli beslenmenin esas kaideyidir.

– Mevsim meyve ve sebzelerinden her gün en az 5 porsiyon yenmesi lüzumludur.

– Günde en az 2–3 litre akışkan almanız gerekmektedir.

– İshal vaziyeti varsa kurufasülye, nohut, barbunya, mercimek, karnabahar, lahana gibi gaz yapıcı gıdalardan sakınmak gerekir.

– Şayet ağız yaralar ve yutma eforluğu mevzubahisiyse, domates sosu veya suyu, portakal, limon, greyfurt gibi ekşi ve asitli meyve sularından, ham sebzelerden, kuru ve sert besinlerden kraker, tost, ekmek kabuğu gibi, acılı, baharatlı ve çok tuzlu gıdalardan uzak durulmalıdır.

– Ham köfte, ham pastırma, salam gibi ham et mahsulleri harcanmamalıdır.

– Kızartma ve kavurma yerine, haşlama, ızgara veya fırında pişirme gibi usuller seçim edilmelidir.

Sızdıran bağırsak belirtisinin sinyalleri

Sızdıran bağırsak belirtisinin sinyalleri

Baş sızısı, kabızlık, bunalım, sivilce… Reelinde hep değişik sebeplere bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülen bu şikayetler bağırsağınızdaki ehemmiyetli bir sualin habercisi olabiliyor. Bağırsağın fazla iletkenliği olarak belirlenen sızdıran bağırsak belirtiyi, bedendeki tüm sistemleri negatif etkileyerek pek çok bulgunun da aynı anda ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Uz. Dyt. Yeşim Temel Özcan, sızdıran bağırsak belirtiyi ve rehabilitasyonu hakkında bilgi verdi.

Bağışıklık sistemi kendi dokusuna saldırıyor

Sindirim sisteminin merkezi olan ve ikinci beyin olarak belirlenen bağırsakların sıhhati, tüm metabolizmayı etkilemektedir. Bağışıklık sistemi hücrelerinin yüzde 70’i bağırsaklarda bulunmaktadır. Sızdıran bağırsak belirtiyi, sıkı bağların açılması ile alakalı bir gidişattır. Bu ”sıkı bağlar” bağırsaklardan kan dolaşımına yalnızca hazmedilmiş yiyeceklerin, mineral ve vitaminlerin girmesine izin veren geçiş noktalarıdır. Şayet bağırsaklardaki hücreler arası sıkı bağlar bozulursa, kan dolaşımına hasarlı maddeler ve zehirli maddeler geçebilmektedir. Yeniden sıkı bağlar, zehirli maddeler, mikroplar ve hazmedilmemiş besin parçacıklarını yakalamakta ve bağırsağa zarar vermektedir. Sızan patojenler ya da iyi hazmedilmemiş gıdalar kan dolaşımına karışır, bağışıklık sistemi ise tanımadığı bu maddelere karşı hamleye geçmektedir. Başka Bir Deyişle bağışıklık sistemi kendi dokusuna saldırmaktadır. Bağışıklık sistemi hastalıkları ise bu döngünün uzun zaman sürmesi ile oluşmaktadır.

Bu sırlı hastalığın 7 sebebi ise şöyledir;

Yiyecek duyarlılıkları: Kan dolaşımına giren zehirli maddelerin hücumları sebebiyle, bağırsak fazla iletkenliği olan birkişinin bağışıklık sistemi, bedeni muhakkak besinlerdeki özellikle glüten ve süt antijenlere daha duyarlı hale getirmekte ve muhtelif antikorlar üretmektedir.

Bağırsak hastalıkları: Bağırsak iletkenliğinin çoğalmasının çoğunlukla sıkıntılı bağırsak belirtiyi, ülseratif kolit ve Crohn hastalığından muzdarip insanlarda daha çok görüldüğü tespit edilmiştir. Çinko yardımının, bu olaylarda bağırsak irtibatlarının sıkılaştırılmasında oldukça tesirli olduğu görülmektedir. Alfa 1 Antitripsin ve kalprotektin seviyelerinin çoğalışı da irini bağırsak hastalıklarının habercisidir.

Otoimmün hastalık: Sızdıran bağırsağın otoimmün bağışıklık sisteminin fazla duyarlılığıyla oluşan tepki bir hastalığa neden olabileceğini kavramanın anahtarı, ”zonulin” olarak öğrenilen bir protein üzerinde yapılan araştırmalardır. Zonulin bağırsak bariyer tamlığını göstermektedir. Sıkı bağları yapıştıran ya da onaran bir proteindir. Bu araştırmalara göre zonulin seviyesinin çoğalması bağırsak iletkenliğini göstermektedir. Gaitadan rahatlıkla ölçülebilmektedir.

Tiroit meseleleri: Sızdıran bağırsak belirtisinin doğrudan etkileyebileceği otoimmün hastalıklardan biri Hashimoto hastalığıdır. ”Kronik tiroidit” olarak da öğrenilen bu bozukluk, hipotiroidizm, metabolizma bozuklukları, bitkinlik, bunalım, kilo alımı ve bir dizi başka meselelere yol açabilmektedir.

Emilim bozuklukları: Sızan bağırsaklardan kaynaklanan muhtelif beslenme eksiklikleri, mide asit seviyesinin noksanlığı, hayatsal döngünün en ehemmiyetli vitamini B12, folat, magnezyum ve öbür enzimlerin emilimini olanaksız kılmaktadır.

Cilt hastalıkları: Bağırsak – cilt iletişim kuramı, 70 sene evvel ilk kere belirlenen bağırsak hiper iletkenliğinin cilt meselelerine neden olabileceğini göstermektedir. Özellikle zamansız iltihaplı sivilce, sivilce, sedef hastalığı ve egzamalarda evvel bağırsak iletkenliği hakimiyet edilmelidir.

Duygu vaziyet bozuklukları: Bilimsel araştırmalar sızdıran bağırsak belirtisinin muhtelif nörobilişsel bozukluklara neden olduğunu göstermektedir. Misalin, bağırsakta fazla iletkenliğin psikobiyotik tesiri de var olan probiyotiklerin kaybını artırmaktadır. Ayrıca seratoninin %95’i bağırsaklardan birleşim edilmektedir.

Sızıntılı bağırsaklara iyi gelecek 4 adımlı tasarı

Öncelikle bağırsağa hasar veren yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Sızıntılı bağırsakların bu dört gıda ve dayanakla iyileşmesi olasıdır.

Kemik suyu: Kolajen ve zararlı hücre duvarlarını iyileştirmeye dayanakçı olabilecek amino asit, proline, glisin ve glutamine kapsamaktadır. Sızdıran bağırsakları ve otoimmün hastalıkları iyileştirmeye dayanakçı olmaktadır.

Fermente süt mahsulleri: Bağırsakların iyileşmesine dayanakçı olabilecek hem probiyotikleri hem de kısa zincirli yağ asitlerini barındırmaktadır. Kefir, konut yoğurdu, ekşi krema, ghee tereyağından saf yağ yapılması operasyonu en iyileridir.

Fermente sebzeler: Bağırsak pH’sını ve bağırsağı destekleyen probiyotikleri dengeleyen organik asitler kapsamaktadır. Sauerkraut alman lahana turşusu , kimchi mayalanmış kırmızıbiber ve sebzelerden özellikle Çin lahanasından yapılan, ananesel bir Kore yemeği ve kvass sebzelerle yapılan bir meşrubat zengin kaynaklardır. Floranın “Lactobacillus acidofillus” kısmını üretmektedir.

Tüm hindistan cevizi mahsulleri: Hindistan cevizinde bulunan MCFA’lar orta zincirli yağ asitleri öbür yağ asitlerinden daha basit hazmedilebilmekte, böylece sızdıran bağırsağı en iyi biçimde onarmaktadır. Ayrıca, hindistan cevizi kefiri, sindirim sistemini destekleyen probiyotikleri kapsamaktadır.

Tüm bunların dışında omega-3 yağlı yiyecekleri harcamak verimlidir. Çim beslemeli sığır eti, kuzu ve somon gibi kaba tutulmuş balıklar gibi anti-inflamatuar irinle savaşan yiyecekler de sızıntılı bağırsağı tamir etmek için en faydalı yiyeceklerdir.

Bebeğini öptüğünde tuz tadı mı alıyorsun

31 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Bebeğini öptüğünde tuz tadı mı alıyorsun

Genlerimizle çocuklarımıza yalnızca fiziksel özelliklerimizi değil, bazı hastalıkları da aktarabiliyoruz. Hayatı tehdit eden ve ilerleyici bir akciğer hastalığı olan “Kistik Fibroz”da KF olduğu gibi… Doğuştan gelen ve hala kesin bir rehabilitasyonu bulunmayan bu hastalığa, akraba konutluluklarının fazla olduğu ülkemizde daha sık tesadüfülüyor. Acıbadem Altunizade Sağlık Kurumu Çocuk Sıhhati ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Tülay Erkan, KF’de erken tanının hayati ehemmiyeti olduğuna işaret ediyor.

Kistik fibroz, genetik geçiş gösteren ve neticeleri itibariyle son derece ehemmiyetli bir sıhhat meseleyi. Ülkemizde her 3 bin doğumda bir bebek bu hastalıkla dünyaya geliyor, ancak akraba konutlulukları göz önüne alındığında bu oranın daha sık olduğu varsayım ediliyor. Hayatı tehdit eden ve ilerleyici olan akciğer hastalığının yanında, pek çok uzvun salgı bezlerini etkilediği için KF’de akciğerlerin yanında pankreas, bağırsaklar, karaciğer ve faize uzuvlarına bağlı problemler de ortaya çıkabiliyor. Ömür boyu devam eden bu meselede doğru rehabilitasyonla, hastaların sıhhatli ve nitelikli bir hayat sürdürebilmelerinin hedeflendiğini söyleyen Prof. Dr. Erkan, “Tanı ne kadar erken konulabilirse, hastalığın ve karmaşıklıkların hakimiyetinde o derece eforlu olabiliyoruz” dedi.

kistik fibroz

Bebekler sıhhatli genle doğmuyor

Uzuv sistemlerinin sıhhatli çalışabilmesi için dış salgı bezlerinin sıvı ve sudan zengin olması gerekiyor. Ancak KF’de 7. kromozomun uzun kolundaki kistik fibroz transmembran tertip edici CFTR proteinde bir gen değişinimi alana geliyor. Bunun neticesinde hücrelerden dışarıya klor Cl salgılanamıyor. Klor ve sodyum başka bir deyişle tuz, hücre dışına çıkamadığından su hücre içine giremiyor. Neticede oluşan elektrolitten ve sudan yoksul koyu yapışık salgılar akciğerlerde havayollarını tıkayarak enfeksiyonlara ve ilerleyici akciğer zararına neden oluyor.

kistik fibroz

Anne baba taşıyıcıysa

Kistik fibroz otozomal çekinik geçişli olduğu için, anne ve babanın taşıyıcı olduğu, başka bir deyişle her ikisinin de birer KF geni taşıdığı vaziyette, her doğacak bebek yüzde 25 olasılıkla KF’li doğuyor. Başka Bir Deyişle bir ailede birden fazla KF’li çocuk bulunabiliyor. Aynı ailede doğan her çocuğun yüzde 25 olasılıkla taşıyıcı ve yüzde 50 olasılıkla sağlam doğma ihtimali bulunuyor. Bebek yalnızca bir ebeveynden KF geni alarak taşıyıcı olursa ilerde KF’li ile evlendiğinde yeniden aynı oranlarda KF’li çocuk sahibi olma ihtimali taşıyor.

kistik fibroz

Çocuklar öpüldüklerinde tuz tadı geliyor

Kistik fibroz birden fazla sistemi yakalayabildiği için müracaat sebebi ve muayenehane de çok değişik olabiliyor. Anne baba akrabalığı ve özellikle yeni doğan yarıyılında kardeş vefat hikayesinin olması tanıyı kuvvetlendiriyor. Bununla beraber, yeni doğan yarıyılında bebeğin ilk kakasının katı ve bağırsağa yapışkan olması, süt çocukluğu yarıyılında tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, bol ölçüde ve yağlı kaka yapılması, çocuğun yemesine karşın kilo alamaması, sihrime büyüme geriliği, kansızlık, ödem, palavracı-artter belirtiyi ve kalın bağırsağın son kısmı olan rektumun dışarı sarkması doktora müracaat sebepleri arasında yer alıyor. Çocukluk ve ergenlik yarıyılında ise yeniden tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, astım, irinli balgam çıkarma, nazal polip olması, kronik ve inatçı sinüzit, parmaklarda çomaklaşma, siroz, ergenliğin gecikmesi, diyabet KF’yi düşündüren bulgular arasında yer alıyor. Bu çocukların terleri de çok tuzlu olduğu için çoğu zaman öpüldüklerinde tuz tadı alınabiliyor.

kistik fibroz

Kistik fibroz’da erken tanı hastalığın seyrini etkiliyor

Ülkemizde 2015 başlangıcından bu yana KF’ye müteveccih yeni doğan tarama testi uygulanıyor. Buna göre bebek doğduktan sonraki 2. veya 3. gün topuk kanı alınarak yapılan testin neticesini yüksek tespit etilirse, iki hafta sonra yineleniyor. O kıymet de yüksek olursa kesin tanı ter testi ile konuyor. Kistik fibroz’da erken tanının hastalığın seyrinde ilave edilecek belirtilerin ve karmaşıklıkların izlenebilmesi ve önlenebilmesi açısından ehemmiyetine işaret eden Prof. Dr. Erkan, laflarına şöyle devam ediyor: “Hastalarda özellikle yağ ve yağda eriyen vitaminlerin emilimi bozuk olduğundan bu dayanağın baştan yapılması ile beceriksizliklerine ait bozuklukların görülmesi yasaklanabiliyor. Dolayısıyla erken tanı ile bu hastaların beslenme vaziyetleri, akciğer işlevleri düzeleceği için hayat nitelikleri de çoğalıyor. Bununla beraber erken rehabilitasyona başlanmasıyla uzuv tutulumlarının da eksilmesi sağlanabiliyor”

Kistik fibroz genetik bir hastalık olduğu için en uygun rehabilitasyon gen rehabilitasyonu. Ancak bu mevzuda henüz beklenen neticelere erişilememekle beraber kesin rehabilitasyon için araştırmalar devam ediyor.

kistik fibroz

Rehabilitasyon için çok rakamda uzmanın bir arada çalışması gerekiyor

Kistik fibroz bir hayli sistemi ilgilendiren bir hastalık olduğu için rehabilitasyonunda da bir hayli disiplinin işbirliği ile çalışmasının gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erkan laflarına şöyle devam ediyor: “Kistik fibroz düşünülen hastaların metabolizma, gastroenteroloji ve göğüs hastalıkları ünitelerinin bulunduğu merkezlerde izlenmesi çok güzergahlı yaklaşım açısından ehemmiyet taşıyor. Tanı aldıktan sonra ise kilo alımı, gelişmelerinin, ilaç kullanımının izlenmesi ve acil gidişatlarda gerekenin yapılması hastaların bulundukları yerdeki doktorlar tarafından takip edilebilir. Son yarıyıl akciğer hastalığı büyüyen ya da akciğer-kalp işlevlerinin etkilendiği hastalarda ise kalp-akciğer, hatta kalp-akciğer-karaciğer nakilleri yapılıyor ve oldukça galibiyetli neticeler alınabiliyor”

Kanal rehabilitasyonunda doğru öğrenilen yanlışlar

24 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Kanal rehabilitasyonunda doğru öğrenilen yanlışlar

Acıbadem International Sağlık Kurumu Endodonti Uzmanı Dr. Tubahan Kaya, tüm bu yanlış bilgilenmelerin zaman kaybına neden olduğunu, dolayısıyla dişi kurtarma kaderinin eksildiğine ve neticede de dişin kaybedilebileceğine dikkat sürüklüyor. Bu sebeple kanal rehabilitasyonuyla kurtarılabilme bahtı olan dişlerin rehabilitasyonunun ertelenmemesi gerektiğinin altını çiziyor.

Kanal rehabilitasyonu güç ve kompleks bir rehabilitasyondur.

Doğrusu: Dişler sert ve yumuşak dokulardan oluşuyor. Dış kısmında sert olan mine dokusu, iç kısmında ise kök süresince uzanan damar ve asap kolisinden oluşan bir boşluk yer alıyor. Kök kanalı denilen bu boşluk içinde dişin gelişiminden, beslenmesinden ve korunmasından mesul dişe canlılık veren pulpa ismi verilen bir bağ dokusu bulunuyor. Bu doku muhtelif sebeplerle iltihaplanabiliyor veya mikroorganizmaların yerleşmesi ile enfekte olabiliyor. Bu vaziyette, kökün içindeki pulpa dokusunun çıkartılarak kök kanal boşluğunun arınılması, şekillendirilmesi ve doku arkadaşı kanal dolgu maddeleri doldurulmasıyla kanal rehabilitasyonu operasyonu bitiriliyor. Dişin tamamının kaybedilmemesi için tadavinin kesinlikle uzman şahıslarca yapılması gerekiyor. Bu koşullarda, asıllaştırılması oldukça basit bir rehabilitasyon olarak gösteriliyor.

Sızılı bir operasyondur.

Doğrusu: Kanal rehabilitasyonu sırasında yapılacak diş ve etraf dokular aktif bir biçimde uyuşturulduğu için korkulanın aksine rehabilitasyon sırasında hasta rastgele bir sızı sezmiyor.

Öğrenilenin aksine kısa sürer

Doğrusu: Sanılanın aksine kanal rehabilitasyonu operasyonu çok uzun sürmüyor. Hastanın koltuğa oturup anestezinin yapılması ve rehabilitasyonun tamamlanması süreci en fazla bir saat sürüyor. Kök kanallarını genişletmek için kullanılan makineler ve sistemlerin büyümesi sayesinde operasyon oldukça basit ve konforlu biçimde bitirilebiliyor.

Tek seansta bitirilemediği için birkaç kere diş doktoruna gitmek gerekir.

Doğrusu: Pupa denilin dişin özünün canlı olduğu gidişatlarda rehabilitasyon tek seansta tamamlanabiliyor. Ancak dişin canlılığını yitirdiği kök ucunda enfeksiyon olduğu ve kanal rehabilitasyonu tekerrürü yapıldığı gidişatlarda seans rakamı dişin gidişatına göre değişebiliyor.

Kanal rehabilitasyonu yapılan diş can vereceği için rehabilitasyon muhtemel olduğunca ötelenmeli ya da sakınılmalı.

Doğrusu: Kanal rehabilitasyonu yapılan diş, yalnızca sıcak soğuk gibi dış uyaranlara yanıt veremiyor ancak işlevini sürdürmeye devam ediyor. Bununla beraber kanal rehabilitasyonu gerektiği halde rehabilitasyon yapılmazsa çekim ve diş kaybıyla sonuçlanıyor.

Rehabilitasyon yapılan dişin ömrü kısalır.

Doğrusu: İyi yapılan bir kanal rehabilitasyonu ve üst yapı sayesinde dişin ömrünün kısalmayacağını söyleyen Endodonti Uzmanı Dr. Tubahan Kaya, “Dişin canlılığını sağlayan pulpa dokusunun çıkartılmasına bağlı olarak rehabilitasyon edilen diş kırılmaya karşı daha duyarlı hale gelebilir. Bu noktada üst onarım için dişe dolgu veya kuron yapılması kararında dikkat etmek gerekir. Dişi koruma altına almada artık günümüzde dijital porselen dolgu sistemi kullanılıyor ve bu tip dolguların yapılması dişe yardım açısından çok daha tesirli oluyor. Başka Bir Deyişle rehabilitasyonu yapılan dişin ömrü kısalmaz. Ancak dişin kanal rehabilitasyonu sonrası ağızda işlev göstermesi için üst onarım çok ehemmiyet taşır” diye konuşuyor.

Sızı yapan her dişe kanal rehabilitasyonu yapılır.

Doğrusu: Sızıyan veya çürüyen her dişe kanal rehabilitasyonu yapılmıyor. Bunun için belirli kriterlerin olması gerekiyor. Başka Bir Deyişle ağızdaki bakterilerden kaynaklı oluşabilecek hafif sızı ile sinyal veren ya da hiç sızı yapmayan bu çürükler ilk etapta yalnızca dolguyla rehabilitasyon edilebiliyor. Ancak rehabilitasyon edilmemesi vaziyetinde bakteriler dişin özü denilen kısmına ilerleyerek iltihaplanmaya neden oluyor. Bu vaziyette kanal rehabilitasyonu gündeme geliyor. Cerahatin çok ilerlemesi halinde, şiddetli sızı yaşanmasına rağmen bu bireylerde kanal rehabilitasyonu muhtemel olamıyorsa dişin çekilmesi gerekiyor.

Rehabilitasyondan sonra çok sızı yaşanır.

Doğrusu: Kanal rehabilitasyonu yapılan dişin pulpası denilen özü alındığı için soğuk – sıcak gibi dış uyaranlara karşı duyarlılığının olmadığını belirten Dr. Tubahan Kaya, “Şayet diş canlı bir diş ise kökün uç kısmında asap damar kutuyu koparılması sırasında bir yara oluşuyor ki bu bizim yarattığımız bir yaradır. Bu yara iyileşene kadar çiğneme sırasında baskı ile hafif sızı olması banaldir. Asla fazla ve şiddetli sızı olmaz. Şayet böyle bir gidişat laf mevzuysa sıradan gitmeyen bir şeylerin olduğu düşünülerek doktora müracaat etmek gerekir” diye konuşuyor.

Kanal rehabilitasyonu evveli ve sonrasında kesinlikle antibiyotik kullanmak gerekir.

Doğrusu: Kanal rehabilitasyonu yapılacak dişin özünün canlı olduğu gidişatlarda, hastanın genel bir sıhhat problemi, sistemik bir hastalığı yoksa rehabilitasyon yapılmadan evvel antibiyotik kullanmaya gerek dinlenmiyor. Ancak hastanın kalp kapak probleminin varlığı ya da uzuv nakli gibi sebeplere bağlı olarak bağışıklık sistemi noksanlığı ilaçları kullanıyorsa rehabilitasyondan evvel koruma emelli antibiyotik kullanılıyor. Bu karar doktor tarafından veriliyor.

Kanal rehabilitasyonu uygulanan diş, ileriki zamanlarda tekerrür iltihaplanır ve sızı yapar.

Doğrusu: İyi yapılmış bir kanal rehabilitasyonunun galibiyet oranı yüzde 90-95 olarak gösteriliyor. Başka Bir Deyişle cerahat ya da sızı büyümüyor. Ancak, hastanın ağız hijyenine dikkat etmemesini bağlı olarak dişte yeni bir çürük, diş sert dokusunda kırık oluşması gibi kök kanallarının içine yine bakteri sızıntısı yaşanması halinde tekerrür enfeksiyon büyüyebiliyor.

Rehabilitasyon zafersiz olursa dişin çekilmesi gerekir.

Doğrusu: Kanal rehabilitasyonunun yinelenebilen bir operasyon olduğunu belirten Endodonti Uzmanı Dr. Tubahan Kaya, “Rehabilitasyonun zafersiz olduğu gidişatlarda, kanal dolgusu boşaltılıyor, kök kanalları tekerrür şekillendirilip dezenfekte edildikten sonra tekerrür doldurulabiliyor” diyor.

Yatan virüsler uyanınca

22 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Yatan virüsler uyanınca

Virüs yoluyla bulaşan bir hastalık olan “Zona” mevzusunda Türk Cildiye Derneği idare heyeti azası Dr. Sema Karaoğlu söylemeler yaptı. “Rehabilitasyonda ilk 2-3 gün çok bedellidir. Daha sonra yapılan rehabilitasyonlar hastalığın basmakalıp seyrini etkilemez” diyen Dr. Karaoğlu hastalığın tanı ve rehabilitasyon usulleri mevzusunda bedelli bilgiler paylaştı.

Batma, yanma ve sızı ile başlar

Zona, virüslerle bulaşan bir infeksiyon hastalığıdır. Ulus arasında gece yanığı/ kuşak hastalığı olarak da öğrenilir. Bedenimizin sağ ya da sol tarafında sadece bir tarafta, daha çok gövde ve baş kısmında olmak üzere her alanda görülebilir. Hastalığın oluşacağı bölgede evvel hafif batma, yanma hissi ve sızı ile başlar. Ardından kızarık bir tabanda içi akışkan dolu kabarcıklar halinde devam eder. Zona lezyonları bir ip üzerine dizilmiş gibidir.

Asap sisteminde uykuya uyuyan virüsler uyanınca

Bireyin Zona olabilmesi için çocukluğunda suçiçeği geçirmiş olması zorunludur. Zona ile suçiçeğini yapan mikrop aynı mikroptur. Çocukluk çağında suçiçeği geçirildikten sonra virüsler omurgamızın sağ ve sol iki tarafında yer alan asap köklerimize yerleşir orada uykuya uyur. İleride bir zamanda beden mukavemetimiz düştüğünde, tekerrür hastalık oluşturmak için asap kökünün birinden uyanıp tenin yüzeyine kadar, asap süresince, asabı de tahriş ederek tene kadar erişirler. Hasta,o asabın dağılım alanında, evvel sızı sezmeye başlar. Daha sonra tende kızarıklık ve sulu yaralar görülür. Bu yarıyıl hastalığın rahatça tanı konulabildiği yarıyıldır.

Yeis ve stres

Zona özellikle yaşlı ve bağışıklık sistemi zayıflamış bireylerde görülmekle birlikte, her yaşta görülebilir. Hamileliğin son 3 ayında suçiçeği geçiren annelerin çocuklarında Zona olabilir veya bebekken suçiçeği geçirenler 10 yaş evvelinde Zona olabilirler.

Yeis, kasvet, fazla stres, vücutsal bitkinlikler, ateşli hastalıklar, güneş yanıkları, travma, operasyonlar, beden mukavemetini düşüren başka hastalıklar HIV, lösemi, lenfoma ve bazı kanserler vs, beden mukavemetini düşüren ilaçların kullanımı zonayı hazırlayabilir.

Berişici değil

Zona lezyonları sulu halde iken Zona lezyonları ile temas eden ve suçiçeği çıkarmamış bireylere suçiçeği bulaşabilir. Şahıs şayet suçiçeği geçirmemişse suçiçeği hastalığı bulaşmış olur.

Zona, asap kökünden çıkıp asabı imha ederek tene eriştiği için, o asabın duyarlandırdığı alanda sızı yapar. Hastalık ten lezyonlarının görülmesinden takribî bir hafta evvel kuşak stilinde sızı ile başlar. Çocuklarda bu yarıyıl çok görülmez. Sızı bazen yanma ve batma biçiminde, bazen kaşıntı, karıncalanma biçiminde, bazen çok şiddetli sızı şeklindedir.Daha sonra döküntüler başlar, hatta bazen o bölgeye sızı kesici süren hastalar döküntüler çıkınca kremin allerji yaptığını düşünüp hekime allerji şikayeti ile müracaat etirler. Döküntüler hafif kızarık bir ten üzerinde sulu sulu tanecikler biçiminde başlar ve asabın dağılım alanını izler, 10 gün içinde de kuruyup siyahlaşarak iyileşir, bazen iz vazgeçer. Sızı bazen, özellikleyaşlı ve/veya bağışıklık sistemi düşük hastalarda çok şiddetlidir. Çok sık olmamakla birlikte bu sızılar zona iyileştikten sonra da devam edebilir, bazen bir seneye kadar uzayan sızılı yarıyıllar olur.

Rehabilitasyonda ilk 3 gün ehemmiyetli

Zonalı hastaya tanı konulduktan sonra, süratle rehabilitasyona başlanır. Hastada kesinlikle altta uyuyan bir neden olup olmadığı incelenir. Zona rehabilitasyon edilse de edilmese de lezyonların vasati 3 haftada geçtiği bir viral hastalıktır. Ancak rehabilitasyonda ilk 2-3 gün çok bedellidir. Virüslere karşı yapılan rehabilitasyonlar bu yarıyılda tesirlidir. Daha sonra yapılan rehabilitasyonlar hastalığın basmakalıp seyrini etkilemez. Tanı konulur konulmaz rehabilitasyona başlanması hastanın hem daha hafiflemesini, hem daha ivedi iyileşmesini, hem de karmaşıklıklardan korunmasını sağlar. Rehabilitasyonda virüslere karşı ilaçlar, B vitaminleri, yerel pansumanlar, kremler ve sızı kesiciler kullanılır.

Sindirim sistemini tertip eden gıdalar: Boza ve Şalgam

19 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Sindirim sistemini tertip eden gıdalar: Boza ve Şalgam

Kış aylarının sembolü olan boza, kebapların bırakılmazı şalgam ve soframızdan noksan olmayan yoğurt, turşu ve tarhana çok zengin birer probiyotik kaynağı. Uzmanlar, sindirim sisteminin tertip edilmesinde tesirli olan probiyotiklerin kumpaslı olarak harcanması gerektiğine dikkat sürüklüyor.

boza

Ülkemizin probiyotiklerden oluşan beslenmeye çok yatkın olduğunu ifade eden Üsküdar Üniversitesi NPİİSTANBUL Beyin Sağlık Kurumu Beslenme ve Perhiz Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gizem Köse, boza ve şalgam gibi meşrubatların yanı gizeme yoğurdun da iyi bir probiyotik kaynağı olduğunu kaydoldu. Probiyotiklerin natürel olarak yiyeceklerin içinde bulunan canlı, arkadaş bakteriler olduğunu belirten Dr. Köse, “Probiyotiklerin bulunduğu gıdalar genellikle mayalanan yiyeceklerdir. Fermente edilen yiyeceklerden yoğurt, kefir, sirke, şalgam, boza ve tarhana iyi birer probiyotik kaynağıdır” dedi.

Özellikle daha önceki zamanlarda kış aylarında bozanın harcanmasının en ehemmiyetli nedenlerinden birinin enerji kaynağı olmasının yanı gizeme hareketsizliğe bağlı kabızlığın önlenmesi olduğuna da dikkat sürükleyen Yrd. Doç. Dr. Gizem Köse, “Et kapsayan yemeklerin yanında ayran, yoğurt, şalgam gibi probiyotik yiyeceklerin tüketimi ile proteinlerin sindirimi de basitleşmektedir” dedi.

Mevsim geçişlerinde harcanmalı

Mevsim geçişlerinde bağışıklık sistemi balansını gözetmek için özellikle bahar aylarında probiyotiklerin günlük ve kumpaslı olarak harcanması gerektiğini belirten Dr. Köse, “Toz ya da tablet formunda kullanacaklar için de 3 ay süresince kumpaslı kullanım ehemmiyetlidir” ihtarında bulundu.

Sindirim sitemine tertip ediyor

Probiyotik beslenmenin en ehemmiyetli yararının bağırsak sistemini tertip etmesi olduğunu söyleyen Dr. Köse “Probiyotikler sindirim sistemini tertip etmeye dayanakçı olmaktadır. Ayrıca enfeksiyon tehlikesini eksiltir, beden pH seviyesini dengeler, kolesterolün düşürülmesine dayanakçı olur. Bunun yanında da karaciğerin yenilenmesinde de tesirli olduğu görülmüştür” dedi.

Kumpaslı çalışmayan sindirim sistemi psikolojiyi etkiliyor

Sindirim sisteminin günlük yaşamı etkileyen en ehemmiyetli sistemlerden biri olduğunu ifade eden Dr. Köse, “Bağırsaklarımız gün içerisinde bir hayli gıda artığıyla karşılaşmakta olup kimyevi atıkların atılmasında desteğe gereksinim dinleyebilmektedir. Bağırsaklardaki bakteriler özellikle yoğun antibiyotik kullanımına bağlı olarak zamanla eksilebilmektedir. Son yapılan çalışmalar jenerasyondan nesile bağırsak yapısındaki bakterilerin yoğunluk ve spektrum bakımından değişikleştiğini göstermektedir” dedi. Sindirim sisteminin kumpaslı çalışmaması gidişatında psikiyatrik bozukluklara taban oluşturabileceğini ifade eden Dr. Köse, “Ayrıca dolaylı yoldan dolaşım sistemini etkileyerek kalp-damar sistemine dahi tesir edebilmektedir” ihtarında bulundu.

Probiyotikte ölçü değil aralıksız ehemmiyetli

Günlük tüketim açısından probiyotik kullanımı için bütün bir sınırlama bulunmadığını söyleyen Dr. Köse, hangi besinin ne kadar probiyotik kapsadığının da bütün olarak öğrenilmediğini belirterek şunları söyledi: “Bağırsak florasının oluşması 3 yaş itibariyle bitirildiğinden probiyotik kullanımının ölçüsünden çok kumpası ehemmiyetlidir. Probiyotikler canlı bakterilerdir ve bağırsak florasını kumpaslar. Dolayısıyla kumpaslı olarak kullanımında bereketi görülebilir. Fazla kullanımında diyareye yol açmasının dışında başka bir meseleye yol açmayacaktır. Ancak diyare de zaman içerisinde bağırsaktaki bakterilerin yok olmasına yol kalemtıraşından dozunda probiyotik kullanımı en aktif rehabilitasyon olacaktır.”

maltepe escort ataşehir escort kartal escort tuzla escort gebze escort ümraniye escort pendik escort kurtköy escort bostancı escort kartal escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort çekmeköy escort göztepe escort