Lazer ile gözlükler ve lensler tarih oluyor

Lazer ile gözlükler ve lensler tarih oluyor

Gözlerinde kırma meseleleri olan, gözlüksüz ve kontak lenssiz bir hayatın hayalini kuranlar için lazer operasyonları, hayat niteliklerini ciddi miktarda çoğaldıracak cerrahi müdahalelerdir. Gözlük ve lenslerin bakımlarının yanı gizeme, neden oldukları nedeniyle de her sene on binlerce hasta lazer operasyonunu seçim ediyor. Dünyagöz Etiler’den Op. Dr. Efekan Coşkunseven, refraktif cerrahi ile alakalı ehemmiyetli bilgiler paylaşıyor.

Lazerde son teknoloji

Günümüzde kullanılan lazer teknolojileri hakkında ayrıntılı bilgiler paylaşan Op. Dr. Coşkunseven, “Günümüzde üç jenrasyon Lazer usulü bulunmakta. Birincisi yüzeysel usul olan Notouch-PRK –LASEK- Epilasik; ince kornealarda seçim ettiğimiz ve şahsa özel Wavefront teknolojisiyle uyguladığımız çok galibiyetli bir usul. Usulin en büyük dezavantajı ne yazık ki operasyon sonrası yaşanan sızılar. Ancak 3 gün sonra hasta müthişe yakın bir görüş ile basmakalıp yaşantısına dönebiliyor.

İkinci nesil olan Lasik, korneadan ince bir flep kaldırılarak yapılan bir usul. Bu usulün başına gelen ‘i’ harfi ‘intelligent’ başka bir deyişle uslu anlamına geliyor. I-lasik femtosaniye lazer ile kaldırılan flepin altına, şahsa özel başka bir deyişle WaveFront teknolojisi ile müdahale yapılıyor. Son 20 seneye damgasını vuran bu usul, Wavefront teknolojisi sayesinde şahısların %90’ında gözlükten daha iyi bir görme elde etmelerini sağlıyor.

Üçüncü nesil ise hiç flep kaldırmadan çok özel bir fentosaniye lazer usulü ile yapılan, korneadaki lentikül dediğimiz ince dokunun çıkarılarak gözün kırma hatalarının düzelmesini sağlayan SMİLE usulü. Hiç flep oluşturmaması, asapları kesmemesi ve bu surattan kuruluk tehlikesinin daha az olması başlıca avantajları. Biz Dünya Göz Sağlık Kurumu olarak bu üç nesil lazer usulünü de bünyemizde bulunduruyoruz” şekline söyledi.

Cerrahi evveli tetkik ehemmiyetli

Lazer harekâtlarında en ehemmiyetli noktanın, cerrahi müdahale evvelinde yapılacak olan tetkik olduğunu belirten Op. Dr. Coşkunseven, “İşlemden en fazla dün, göz yapısının ve vaziyetinin işleme uygun olup olmadığının anlaşılması için yapılacak tetkik çok büyük ehemmiyet taşıyor. Zira lazer harekâtı, her göze uygulanamayabiliyor ve sağlık kurumumuzun bilgilerine göre, lazer operasyonu olmak isteyen şahısların yalnızca %50’sinin gözleri rehabilitasyona uygun bulunuyor. Harekâtın yapılacağı hastalarda aranan özellikler; 18 yaş üzerinde olunması, göz derecelerinin harekât evvelindeki 1 senelik süreçte 0,50 diyoptriden fazla değişmemiş olması, -10 diyoptriye kadar miyop, -6’ya kadar astigmat ve +4 diyoptriye kadar hipermetrop bulunması, kornea doku kalınlığının yeterli olması, diyabet, romatizma eşi sistematik hastalıkların bulunmaması, gözlerde başka rastgele bir hastalık olmaması ve göz yapısının tetkik neticesinde lazer harekâtına uygun bulunması biçiminde sıralanabilir. Yapılacak tetkik sayesinde, yanlış müdahalelerin önüne geçmek olası” dedi.

Sızısız bir rehabilitasyon

Lazer harekâtları ile alakalı yanlış öğrenilen noktalara dikkat sürükleyen Op. Dr. Coşkunseven, “Lazer ile alakalı ulus arasındaki yanlış bilgiler arasında en ehemmiyetlisi, harekâtın sızılı ve kanamalı bir müdahale olduğudur. Bu bilgi tamamen yanlış. Zira hiçbir biçimde rastgele bir kanama olmamasının ötesinde, lazer harekâtları sızısızdır ve iyileşme süreçleri de oldukça süratlidir. Müdahale, gözün damarsız bir dokusu olan korneaya yapılır ve damla anestezisi kullanılarak hiçbir sızı veya sancı sezilmez. Ayrıca bu rehabilitasyonun ardından hastalar, ilerleyen yarıyıllarda katarakt gibi değişik göz hastalıklarının rehabilitasyonlarını da gönül rahatlığı ile hakikatleştirebilirler. Hastaların, operasyon olacakları sağlık kurumularda; teknolojik ve hijyenik altyapı, doktor kadrosunun tecrübeyi, tüm tıbbi malzemelerin yalnızca kendileri için kullanıldığından emin olmaları ve bu sağlık kurumunun gözün her dalında hizmet vermesi, dikkat etmeleri gereken hususlar” biçiminde uyardı.

Rehabilitasyon sonrasında dikkat edilmesi gerekenler

Uygulanacak olan rehabilitasyon sonrasında, hastaların dikkat etmeleri gereken mevzularda ihtarlarda bulunan Op. Dr. Coşkunseven, “Lazer rehabilitasyonlarının ardından hastalar, genellikle ertesi gün işe gidebilirler. İlk birkaç saatlik süreçte, hafif bir batma hissi ve sulanma yaşanması sıradandır. İlaçların, hekimin öneri ettiği biçimde kumpaslı bir biçimde kullanılmasını ve güneş ışınlarına karşı ilk günlerde güneş gözlüğü takılmasını öneri ediyoruz. Ayrıca ilk 24 saatlik süreçte, hastaların banyo yapmaması ve rehabilitasyon edilen gözle oynamaması da enfeksiyon tehlikesini eksiltecektir. Ayrıca emin aralıklarla yapılacak hekim hakimiyetlerine gitmekte de büyük fayda var” ifadelerini kullandı.

Kalp hastalıklarına tutulmada genetik geçmişiniz ehemmiyetli

Kalp hastalıklarına tutulmada genetik geçmişiniz ehemmiyetli

Hayati tehlike sebepleri arasında dünyada ilk sıralarda yer alan kalp hastalıkları sıklıkla genetik geçişli oluyor. Ailesinde kalp hastalığı hikayesi olan bireylerin beslenme alışkanlıklarından fiziksel etkinliklerine, iş tempolarından hayat tarzlarına dek pek çok noktada daha dikkatli olması gerekiyor. Memorial Hizmet Sağlık Kurumu Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Harun Arbatlı, kalıtsal kalp hastalıklarına karşı alınması gereken temkinler hakkında bilgi verdi.

Genetik geçmiş ehemmiyetli

Kalp ve damar hastalıklarının kaynağında ehemmiyetli oranda genetik nedenler yer almaktadır. Kalp rahatsızlıklarının önlenmesi ve rehabilitasyon edilmesi için genetik etmenler ön tasarıda değerlendirilmelidir. İnsanların soyağacında yer alan rahatsızlıklar, ehemmiyetli ipuçları barındırmaktadır. Hastalıkların önlenmesinde; damar sertliği, yüksek tansiyon ya da diyabet gibi genetik etkenlere bağlı aile öyküsünün öğrenilmesi ehemmiyetli yer yakalamaktadır. Ailesinde kalp rahatsızlığı öyküsü olan bireyler sıhhat hakimiyetlerine erken yaşta başlaması ve hayat biçimini buna göre tertip edilmesi, ileriki senelerde doğacak rahatsızlıkların önüne geçebilmektedir.

Kalp sıhhati şuuru çocukluk çağında oluşturulmalı

Kalp hastalıklarının yaradılışında genetik etkenlerle beraber etrafsal etmenler, hasarlı alışkanlıklar ve beslenme alışkanlığı da ehemmiyetli rol oynamaktadır. Rehabilitasyon düzeyinde hastayla beraber bu faktörlerde göz önünde bulundurularak rehabilitasyon tasarıyı oluşturulmalıdır. Kalp ve damar hastalıklarını oluşturan eskime, çok erken yaşta başlamaktadır. Kolesterol birikimlerine bağlı yağ çizgileri 10 yaşından itibaren dahi görülebilmektedir. Özellikle ailesinde kalp rahatsızlığı öyküsü bulunan bireylerin beslenme alışkanlıkları erken yaşlarda kumpasa sokmalıdır. Şeker tüketimi her yaş için risk oluşturmakla beraber tat alma duyusunun en fazla olduğu çocukluk çağında özellikle dikkat edilmesi gereken bir vaziyettir. Aynı biçimde raf ömrünü uzatan trans yağların kullanıldığı rafinerize edilmiş, metabolizmayı zorlayan besinlerden uzak durulmalıdır. Bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir nokta da son zamanlarda yiyeceklerde sıkça kullanılan darı şurubunun, çok süratli insülin salınımı sağlayarak erken yaşta diyabet ve obezite oluşmasına neden olabilmesidir.

Bilgisayarın başından kalkmamak kalbinizi yorar

Bilgisayar ve telefon gibi teknolojilerin günlük yaşamın içinde aşırıca yer alması, hareketsiz bir hayatı da ne yazık ki ki birliktesi getirmekte. Günümüzde pek çok insan yerinden kalkmadan tüm beslenme gereksinimlerini de bilgisayar başında karşılamakta. Bu sırada fast food ve sıhhatsiz atıştırmalıkların da tüketimi çoğalmakta. Bu gidişat metabolizmayı yavaşlatmakta ve pek çok uzuvla beraber kalbe de hasar vermektedir. Özellikle ailesinde kalp ve damar hastalığı olan fertler de bu tablo ciddi meselelere neden olabilmektedir.

Duyma kaybı ile öğrenmeniz gerekenler

Duyma kaybı ile öğrenmeniz gerekenler

İş Bankası iştiraki Bayındır Söğütözü Sağlık Kurumu Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Kısım Başkanı Prof. Dr. Osman Nuri Özgirgin, duyma kayıpları ile alakalı şu bilgileri verdi:

2000’li senelerin başından itibaren başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere hemen hemen dünyanın tüm ülkelerinde bebek doğar doğmaz duymasının değerlendirilmesine müteveccih siyasetler üretildi. Emel bebekte duyma kaybını erken tanıyıp rehabilitasyonunu yapmaktır. Yurdumuzda da Sağlık Bakanlığı liderliğinde yeni doğan duyma tarama süreci başlatıldı. Bugün yeni doğan popülasyonunun %95’den aşırısı bu taramalardan geçirilerek duyma kayıplı bebekler takibe alınmaktadır.

Hamilelikte kullanılan ilaçlar duyma kaybına neden olabilir

Annenin gebelik sırasında kullandığı ilaçlar veya annenin gebelik sırasında geçirdiği viral enfeksiyonlar; özellikle ilk 3 ayda oluşmuş ise ehemmiyetli bir faktördür. Doğumun meseleli olması, bebeğin doğum sırasında oksijensiz kalması beyni, iç kulağı negatif etkileyebilir ve kalıcı zarar vazgeçebilir. Bebek doğduktan sonra hayatının ilk günlerinde veya aylarında geçirdiği viral enfeksiyonlar veya menenjit dikkate alınması gereken duyma kaybı sebebidir.

Duyma kaybı konuşma ve irtibat kasvetlerine yol açar

Erken çocukluk yarıyılının en sık tesadüfülen hastalıklarından birisi sık yineleyen üst solunum yolları enfeksiyonlarının neden olduğu orta kulak cerahatleri ve orta kulakta akışkan bir araya gelmesidir. Orta kulakta akışkan bir araya gelmesi ile takribî 30-35 dB etrafında bir duyma kaybı beklenir. Bu seviye çocuğun fısıltı seslerini dinleyememesi anlamına kazanç. Özellikle beyin olgunlaşmasının çok süratli olduğu bu çağlarda çocuğun fısıltı sesini dinleyememesi dahi dil gelişimi açısından çocuğun eksik uyarılması ve geri kalması anlamına kazanç. Daha ileri duyma kayıpları olan bebekler ve çocuklarda konuşmanın büyümesi, etrafı ile olan bağlantıyı açısından bunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur.

Tek taraflı duyma kaybı mektep çağına kadar anlaşılmayabilir

İki taraflı duyma kaybı olduğu gidişatlarda sualin farkına kısmen daha erken varılabilmektedir. Şayet duyma kaybı tek taraflı ise bebeklik ve çocukluk yarıyıllarında seslere olan cevabın var olması sebebiyle tek kulaktaki duyma kaybının farkına belki de ancak mektep çağında varılabilmektedir.

– Özellikle ilkokul sıralarında fertsel etkileşimde zeki olan, IQ ve EQ’ su yüksek görünen çocuğun sınıfta zaferinin düşmesi, derse karşı dikkatsizliği hocanın sıklıkla alakasını sürükleyen bir gidişattır. Böyle olmasa dahi anne-babanın bu çelişkinin farkına varıp hocayla görüşerek meseleyi ortaya çıkarması zorunludur.

– Genellikle hafif-orta derecede duyma kaybı dışında bulgu vermeyen orta kulakta akışkan bir araya gelmesi, daha evvel farkına varılmayan tek taraflı duyma kaybı ve gene iki taraflı ve kısmi gelişmiş iç kulak tipi duyma kayıplarının kesinlikle incelenmesi ve rehabilitasyon edilmesi gerekir. Duymanın gerek ilaç rehabilitasyonları gerek minör cerrahi uygulamalar ile gerekse duyma makineyi ile mektep çağında giderilmesi büyük ehemmiyete sahiptir.

– Bazen de çocuktaki konuşmanın gecikmesi anne ve babada duyma kaybı olabilir endişesi uyandırırken yapılan testlerde duyma sıradan bulunmakta ve otizm kuşkusu ile bu çocuklar psikiyatri muayenehanelerine yönlendirilmektedirler.

Yenidoğan duyma testi kesinlikle yapılmalı

Hayatın ilk günlerinde uygulanan “otoakustik emisyon” OAE testi ile duymanın sıradan olup olmadığı kolayca anlaşılmaktadır. Bu testle iç kulağın sıradan duyduğunu kavramak olasıdır. Bu testten cevap alınamaması bebek hiç duymuyor veya testin pozitif netice vermesi her şeyin sıradan olduğu anlamına gelmez. Zira bu test sadece iç kulak duymasını değerlendirir. Ama duyma asabındaki mesele bu test ile tespit etilmez. Ancak günümüzde doğruluk derecesi çok daha üstün olan “beyin sapı odyometrisi” ABR testi uygulanmaktadır. Tüm bunlarla daha evvelden 2-3 yaşlarda farkına varılan duyma kayıplarının hayatın ilk ayında tespit etilebilmektedir.

Duyma kaybında en tesirli rehabilitasyon erken teşhis

Beynin bilme yetisi en fazla ilk yaşlarda olmaktadır. Duyma kayıplı bebekler ne kadar erken rehabilite edilirse beyne o kadar erken ses uyaranları sevk edilebilir ve çocuğun duyma ve konuşması da ileri yaşlarda o kadar natürel olur. Bu rehabilitasyon sürecine ilk 6 ayda başlanmalıdır. İlk yaşta duyma yardımı sağlanan çocuk ile 3-4 yaşlarında bu takviyenin verilebildiği çocuk arasında mektep ve hayat galibiyeti, sosyal irtibat açısından çok aşikar fark vardır.

Duyma kaybının şiddetine göre rehabilitasyon

Duyma kaybının hayatın ilk aylarında tanısı konduktan sonra emel altıncı aydan itibaren bebeğin duyma makineyi ile desteklenmesidir. Tercihen 12-24 aylar arasında da şayet duyma kaybı iki taraflı ve çok ileri derecede ise bebeğe biyonik kulak cerrahisi uygulanmasıdır.

– Biyonik kulak Kohlear implant uygulaması ile iç kulağın idrak edemediği sesler özel kodlama idaremeleri ile elektrik sinyaline dönüştürülmekte ve iç kulağa yerleştirilen elektrotlar taşıtı ile duyma asabı uçları bu seviyede uyarılmaktadır. Böylece duyma duyusu hayatın ilk iki senesinde sağlanabilmektedir.

– Kısmi olan duyma kayıplarında alışılmış duyma aygıtları yeterli olabilmekte ve çocuklar bu aygıtlar ile hayatlarını sürdürebilmektedirler. Dış kulak yolu ve orta kulağı ilgilendiren duyma kayıplarında ise rehabilitasyon orta kulağa müteveccih cerrahi uygulamalar ile ilaç rehabilitasyonu ile veya gene duyma makinelerinin dayanağı ile yapılabilmektedir.

Duyma kaybına yeni umut kök hücre rehabilitasyonu

Son senelerde özellikle genler ile ve kök hücrelerle yapılan çalışmalar bu suallerin günlük hayata geçmesini sağladı. Genetik duyma kayıplarında gen rehabilitasyonu sağlam genlerin iç kulağa verilmesi düşüncesi süreci laboratuvar etrafa taşındı. Bu mevzudaki araştırmalar yoğunluk kazanmakta ve bu sayede özellikle genetik geçişli duyma kayıplarının rehabilitasyonu hedeflenmektedir.

– Kök hücre uygulamaları, gerek embriyonal ve gerekte mezankimal dokudan elde edilen hücrelerle eksik veya bozuk gelişmiş dokunun sıradan dokuya dönüştürülmesini kastetmektedir. Eldeki bilgiler kök hücre uygulamaları ile iç kulak yapılarından daha evvel kök hücrelerin duyma asabındaki bozuklukların rehabilitasyonunda bereketli olabileceği doğrultusundadır.

– Gen rehabilitasyonları ve kök hücre uygulamalarının galibiyete erişmesi, muayenehane uygulamaya girmesi, şimdilik muhtemel gözükmemektedir.

– Biyonik kulak uygulamalarının teknolojisi ise çok süratli şekilde büyümekte ve hiç duymayan hatta son zamanlarda kısmen duyan kulaklar için bile natürel sesleri verecek implantlar üretilmektedir. Yakın gelecekte, duyma kayıplarının rehabilitasyonunda implantlar seçeneksiz olmaya devam edeceklerdir.

Suni zekâ ileride doğuma takviyeci olabilir

30 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Suni zekâ ileride doğuma takviyeci olabilir

Teknoloji o kadar çok büyüdü ki, insanlar çoğu bilgiyi sanal asistanlar sayesini bilebiliyor. Suni zekâ çok eforlu bir teknolojidir. Astrofiziksel bilgilerin inceleme edilmesinden urların tespit etilmesine veya diyabetin idarenmesine kadar bir hayli sıhhat alanında suni zekâ kullanılabiliyor. Peki suni zekâ teknolojisi doğuma ne kadar destek edebilir?

Doğum sırasında bilgi tahlili

Suni zekâ teknolojisinin en ehemmiyetli özelliği, rastgele bir vazifeyi tecrübeledikten sonra bilebilmesidir. Anne ve fetüs hareketlerini, soluk alışkanlıklarını ve kalp atış sürati veya kan tazyiki gibi biyo-sinyalleri kesintisiz okuyabilen, doğum sırasında annelerin ve fetüslerin fizyolojisi, duyguları ve tutumları hakkında bilgi toplayabilen bir suni zekâ düşünün. Suni zekâ, gün geçtikçe bilme yoluyla hangi model kombinasyonunun hangi neticeye yol kalemtıraşını tanımlayıp daha doğru neticeler elde etmemizi sağlayabilir. Olağan doğum veya sezaryen operasyonu seçim edip etmemek dahil olmak üzere muhteşem bir doğruluk seviyesine sahip, dakikalar süresince doğum sırasında ne yapılacağını önermek için böyle bir sistem kullanılabilir mi?

Hekimlere destek ediyor

Analistler, hekimlere takviyeci olacak buna eş bir robot zati çoktan geliştirdi. Hekimler ve hemşirelere takviyeci olan bu robotun sunduğu incelemelerin yüzde 90 oranında doğru olduğu belirtildi. Şimdilik yalnızca hekimlere olağan hastalar için bilgi sunabilen bu robota eş bir teknoloji, ileride doğum sırasında da kullanılabilir, fakat bunun için bir hayli testten geçmesi gereken suni zekâ robotlarının işi hiç de basit değil.

Soluklaşan renkler katarakt habercisi

25 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Soluklaşan renkler katarakt habercisi

Yaygın olarak 60 yaş ve üstü şahıslarda görülmesi sebebiyle cemiyette yaşlı hastalığı olarak öğrenilen kataraktta erken rehabilitasyon görme kaybını yasaklıyor. Sıklıkla orta yaşlı insanlarda görülmesiyle beraber kataraktın her yaşta ortaya çıkabileceğine dikkat sürükleyen Dünyagöz Sağlık Kurumular Grubu Medikal Direktörü Prof. Dr. Ioannis Pallikaris, “Göz bebeğinin artta bulunan ve görmeyi sağlayan natürel merceğin transparanlığını yitirerek matlaşması neticeyi ortaya çıkan katarakt, ilaçla medikal rehabilitasyonu muhtemel olmayan bir hastalıktır. Tıbben matlaşan merceği tekerrür transparan hale getirmek muhtemel olmadığı için kataraktın tek rehabilitasyon yolu operasyondur” dedi.

Bu bulgulara dikkat

Kataraktın, flu görmeye ve görme niteliğinde ileri derecede kayıplara neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Pallikaris “Her hastalıkta olduğu gibi kataraktta da erken teşhis ve rehabilitasyon görme sıhhati açışından büyük ehemmiyet taşıyor. Bu sebeple hastalar katarakt bulgusu olarak ortaya çıkan; görmede yavaş yavaş eksilme, gece ışıklarda ufalama, renklerde soluklaşma, göz bitkinliği ve baş sızısı şikâyetlerde müddet kaybedilmeden kesinlikle uzman bir doktoruna müracaat etilmelidir” diye belirtti.

Kolay bir göz tetkikiyle teşhis muhtemel

Katarakt teşhisinin kolay bir göz tetkikiyle muhtemel olduğunu belirten Pallikaris “Ancak katarakta eşlik eden başka göz hastalıkları var mı, yok mu diye hastanın ayrıntılı göz tetkiki yapılmalıdır. Bu tetkikte; korneanın şeffaflığı, kataraktın yapısı, merceğin pozisyonu, göz bebeğinin genişliği, ağ tabakanın gidişatı operasyon tasarısından evvel ayrıntılıca araştırılarak hastanın rehabilitasyonu işlem açısından değerlendirilir. Belirtiler neticesinde operasyon kararı alınırsa da yapılacak usul ve göz içine yerleştirilecek mercek hakkında seçenekler hastaya ayrıntılı bir biçimde anlatılır” ifadesini kullandı.

Aynı gün taburcu olunabilir

Katarakt da dâhil olmak üzere tüm göz hastalıklarının rehabilitasyonunda kullanılan teknolojinin ehemmiyetine dikkat sürükleyen Prof. Dr. Pallikaris “Günümüzde katarakt rehabilitasyonunda normal usuller yerine kullanılan fako ve femtosaniye lazer usulüyle işlemler; iğnesiz, narkozsuz, sızısız bir biçimde hakikatleştirilebiliyor. Bu usullerde göz, yalnızca damla ile yerel olarak uyuşturulurken, oldukça kısa müddette bitirilen işlem sonrası hasta, aynı gün evine dönebiliyor” diye konuştu.

Bel sızılarınızı mektebe gönderin

12 Aralık 2019 Cinsel Sağlık

0 Yorumlar

Bel sızılarınızı mektebe gönderin

Baş sızılarından sonra en çok şikayet edilen rahatsızlıkların başında bel sızıları geliyor. Öyle ki yaşamın bir yarıyılında kesinlikle bel sızısına maruz kalıyoruz. Sizde bel sızısı çözümü için sınanmadık yol vazgeçmeyenlerden mısınız? Öyle ise bel mektebi ile tanışmanızın bütün zamanı. Şimdi ananesel çözümlere ara verip, çağdaş tıpta bel sızılarınıza son verebilirsiniz.

Sosyal hayatımızda güçlüklere neden olan bel sızıları iş eforu ve niteliğinin düşmesine neden oluyor. Günümüzde teknolojinin büyümesi ile masa başı işlerin çoğalması, bunun birliktesi hareketsiz gün boyu oturan bireylerinde bel sızılarıyla karşı karşıya kalması kaçınılmaz oluyor. Yalnızca masa başı işlerde değil tüm gün ayakta çalışmak ve kronik bel sızısı olan bireyler için Emsey Hospital tarafından tertip edilen Fizik Rehabilitasyon ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Şafak Sahir Karamehmetoğlu liderliğinde Bel Mektebi faalliği bütün de bu mevzudan tasalı bireyler için biçilmiş kaftan kalitesinde.

Faalliğe konuksunuz

18 Ekim 2017 tarihinde saat 11.00 ile 14.00 arasında, Emsey Hospital konferans salonunda hakikatleştirilecek olan faallik, daha evvel bir defa bel rahatsızlığı geçirmiş ve bel hastalığı tanısı koyulmuş olanlar, kesintisiz oturma ve ayakta durma gibi bel sızısına neden olabilecek iş şartlarında çalışanlar için uygun kalitede. Takribî iki saat sürecek olan faalliğe fiyatsız olarak kayıt yaptırılmaktadır. Bel sızılarıyla alakalı tüm mevzuların tartışılacağı ve fizyoterapist eşliğinde uygulamalı gösterim yapılacağı faalliğe rehabilitasyon maliyetini düşürmek ve bel sızılarıyla iyi geçinmek isteyenler katılabilir.

Ozon terapisi kronik bitkinliğe birebir

Ozon terapisi kronik bitkinliğe birebir

Tıpta pek çok hastalığın iyileşme sürecinde tesiri olan ozon terapisinin özellikle hastanın enerjisini ve öğrenişsel seviyesini pozitif etkilediği için ileri yaşlarda daha bereketli neticeler verdiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Sadi Kayıran, “Ozon terapisi pek çok hastalığın rehabilitasyonunda gözle görülür verimli neticeler verirken, aynı zamanda mevzubahisi hastalıkların oluşmasını önlemede de ciddi bir rol üstleniyor” söylemesinde bulundu.

Oksijen atomundan oluşan ozonun özellikle iyileşmeyen yaralar, diyabetik ayaklar, dolaşım bozuklukları ve kronik bitkinlik gibi vaziyetlerde kullanıldığını anlatan Dr. Sadi Kayıran, “Ozonlama, takribî surat yıldır öğrenilen bir teknoloji olmasına karşın bedeli daha yeni anlaşılıyor” dedi. Sağlıklı fertlerin de beden antioksidan kapasitelerine göre senelik ozon dozu üzerinden emin rakamda seansa girilebildiklerini belirten Dr. Kayıran, “8-10 seanslık bir rehabilitasyonun ardından ayda bir ya da iki ayda bir andırdırma dozuyla zinde kalmak muhtemel oluyor. Dolayısıyla ozon terapisinin sıhhatli fertlerde veya hastalarda, dinç ve devingenlik hali oluşturmak için de uygulanabilen bitirici bir rehabilitasyon usulü olduğunu söyleyebiliriz” biçiminde konuştu.

İyileşmeyen yaralara karşı ozon terapisi

Yüzey ve su pakliğinde kullanılan ozonun aynı zamanda virüsleri ve bakterileri de öldüren bir gaz olarak aşinasının altını çizen Dr. Kayıran, “Bu doğrultusuyla tıp alanında pek çok hastalığın rehabilitasyonunda, gözle görülür verimli neticeler veriyor. Ozon terapisi özellikle kronik bitkinlikte, bağışıklık sistemindeki bazı bozukluklarda, adale ve eklem sızılarında, iyileşmeyen yaralarda, diyabetik ayaklarda, dolaşım bozukluklarında, zona ve herpes gibi meselelerin rehabilitasyonunda ve hepatit eşi virüs hastalıklarının ağır izlediği vaziyetlerde kullanılıyor” dedi.

Rehabilitasyon şahsa özel olarak tasarlanmalı

Atmosferin üst tabakalarında UVB ışınlarının O2’yi O3’e çevirmesiyle oluşan ozon gazının hava lekeliliği yapmadığını, makûs kokuları yok ettiğini, hayat alanlarındaki tozları emdiğini, mikropları can verdiğini, sıhhatli bir civar yarattığını ve insanlara rahatlık ve devingenlik hissi verdiğini anlatan Dr. Kayıran, “Rehabilitasyonun seansları hastalığa göre de değişkenlik gösterirken en az 6 seans olma gerekliliği var. Antibiyotik gibi, bir gün kullanıldığında hiçbir anlamı olmayan bu rehabilitasyonun da en az 6-8 seansı kullanılması ehemmiyetli. Rehabilitasyonun dozu, seansı, seans sıklığı şahsa özel olarak tanımlanıyor” söylemesinde bulundu.

İleri yaşlarda daha pozitif netice alınabiliyor

Ozon terapisinin pek çok hastalıkta kullanıldığı gibi, bazı yaş aralıklarında ve kimi ciddi hastalıklarda kullanılamadığını söyleyen Dr. Kayıran, “Lenfoma gibi kan kanseri cinslerinin bir haylisinde, glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enziminin yetersizliğinden kaynaklı favizm hastalığının rehabilitasyonunda, kanama-pıhtılaşma zamanı bozuk olan hastalarda, T3, T4 ve TSH kıymetleri yüksek olduğunda, hastanın tiroitlerinin çok çalıştığı vaziyetlerde ve kalbin atım eforu yüzde 40’ın altında izlediğinde uygulanmamalı. Rehabilitasyon için önerilen bir yaş hududu bulunmamasına karşın, hastanın enerjisini ve öğrenişsel seviyesini çok pozitif etkilediği için ileri yaşlarda daha bereketli neticeler veriyor” dedi.

Ozon rehabilitasyonunun uygulandığı vaziyetler

– Kronik bitkinlikte, akut enfeksiyonlarda, bağışıklık sisteminin düşkün olduğu vaziyetlerde usul uygulanabiliyor.

– Cemiyette de yaygın bir hastalık olan genital uçuktan sonra ortaya çıkan sızılarda uygulanan ilk terapiden sonra, sızıda 36-48 saat içinde yüzde 70 oranlarında gerileme görülüyor.

– Diyabetik ayakta ozon terapisinden sonra iyileşme süratinde bir hafta içinde yüzde 42 çoğalış gözlemlenebiliyor.

– Yanık rehabilitasyonlarında da kullanılabilen ozon terapide 2. ve 3. derece yanıklarda 4. haftadan sonra ciddi iyileşmeler gözlemleniyor.

maltepe escort ataşehir escort kartal escort tuzla escort gebze escort ümraniye escort pendik escort kurtköy escort bostancı escort kartal escort kadıköy escort anadolu yakası escort ümraniye escort çekmeköy escort göztepe escort